Son 6 ay içinde, Başkanın hayatını tehlikeye atacak herhangi birşey yaptın mı? | Open Subtitles | هل قمت بعمل أى شىء لتعريض حياة الرئيس للخطر فى الستة شهور الاخيرة؟ |
Bir iş için yeterli olmayan bir Denizciyi alıp başka bir göreve yollamanın insan hayatını tehlikeye attığına inanıyorum. | Open Subtitles | و أنا أؤمن بأن أخذ جندي ليس مؤهلاً للعمل و تكليفه بواجب آخر في مكان مختلف يعرض الأرواح للخطر |
Sonra da açgözlülük edip her şeyi tehlikeye atacak şeyler yaparlar. | Open Subtitles | ثم يصبح وغد طماع ويقوم بأفعال غبيه تعرض كل شئ للخطر |
Evet, tabi. Kendini bizim için riske atacak birini bul bakalım. | Open Subtitles | لن تجدي أحداً منهم .مستعدٌ لئن يعرّض نفسه للخطر من أجلنا |
İşleri batırmamak adına çok çok zor kararlar verdim ve bu kararları verirken bir çeşit risk aldığımın farkındaydım. | Open Subtitles | لقد اتخذت بعض القرارات الصعبة جداً جداً حتى أتجنب هذا كنت أعلم باتخاذي لتلك القرارات أنني سأعرض نفسي للخطر |
Ve bu da, güvenlik teknolojisinin kendisinin bir tehlike kaynağı olabileceğiydi. | TED | وهو معضلة تكنولوجيات الآمان ذاتها .. عندما غدت هي مصدر للخطر |
Şu anda benimle ve ağabeyimle bağlantısı olan herkes tehlikede. | Open Subtitles | أي أحد له صلة بي أو بأخي معرض للخطر الآن |
Bu hem sana büyük zarar verir, beni büyük bir utanca sokar hepsinden de önemlisi, bütün davayı riske atabilirdi. | Open Subtitles | كان من المُمكن أن يكون ذلك خطيراً على عملك ويُعد إحراجاً لى والأكثر أهمية ، كان ذلك ليُعرض القضية للخطر |
Hiç böyle bir şey görmemiştim. Ekibi tehlikeye attım, efendim. | Open Subtitles | لم أر شيئاً مماثلاً من قبل عرضت الفريق للخطر سيدي |
-Ama gezegeni tehlikeye atacak bir şey yapmayacaktır. -Emin değilim, efendim. | Open Subtitles | لكنه لن يعرض الكوكب للخطر لست واثقة من هذا يا سيدى |
Sizi teslim edip size yardım etmiş herkesi tehlikeye atabilirim. | Open Subtitles | يمكنني أن أبلغ عنكِ وأعرّض كلّ أولئك الذي ساعدوكِ للخطر |
Bir çanta için bu kadar kişinin hayatını tehlikeye attınız. | Open Subtitles | عرّضتَ للخطر حياةَ العديد من الناسِ من اجل حقيبة صَغيرة. |
Bir çanta için bu kadar kişinin hayatını tehlikeye attınız. | Open Subtitles | عرّضتَ للخطر حياةَ العديد من الناسِ من اجل حقيبة صَغيرة. |
Neden akıl sağlığını bir kaç hatıra için tehlikeye atıyorsun? | Open Subtitles | لماذا تخاطر بتعريض سلامة عقلك للخطر من أجل ذكريات مفقودة |
Ulusal güvenliği tehlikeye attılar ve aşırı derecede yanlış kararlar aldılar. | Open Subtitles | لقد عرضوا الأمن القومي للخطر بحكمة سيئة وفقيرة في أداء واجبهم |
Subay eğitim okuluna girmeyi riske atabilecek, hiçbir şey yapamam. | Open Subtitles | آسفة، لا يمكنني أن افعل أي شيء قد يعرض للخطر |
Nerede olduğunu bilmiyoruz. Daha fazla adamı riske atmış olursun. | Open Subtitles | إننا لا نعلم أين هي, و ستعرض رجالاً أكثر للخطر |
Adamların peşine düşmesi onca sıkı çalışmadan sonra risk teşkil ediyor. | Open Subtitles | المطاردة التي تسببت بها عرضت للخطر كل ما عملنا بجهد لتحقيقه |
Bu sadece kamu sağlığı açısından kötü olan bir sistem değil; karanlıkta kalan yerel aileler için tehlike ortaya çıkartmaktadır. | TED | هذا نظام ليس سيئاً فحسب من وجهة نظر الصحة العامة؛ بل يعرّض العائلات المحلية للخطر تلك التي تبقى في الظلام. |
- Eminim, ölüm ekibidir! Çocukları, ortada bırakmak istemem Hayatları tehlikede. | Open Subtitles | أنا متأكدة إنهم فرقة موت لا أريد أن أعرض الأطفال للخطر |
Kuşlar uçamadığında, zarar görebilir hale gelirler. | TED | عندما لا تستطيع الطيور الطيران، فانهم يصبحوا عرضة للخطر. |
Medeni insanlar gibi yaşamak istediğimiz için yaşamlarımız her gün tehdit altında. | Open Subtitles | حيث تتعرّض حياتنا للخطر يومياً بذريعة أنّنا نريد أن نحيا كبشرٍ طبيعيون. |
Korku ve endişeyi genellikle tehlikeli durumlarda hissederiz. Bunları hisseder hissetmez de, içimizde tehlikeli olan şeyden | TED | عادة ما نشعر بالخوف والقلق في الأوضاع الخطرة وحالما نشعر بهذه المشاعر نتحفز لنبتعد عن كل مصدر للخطر. |
Sanırım Dal'ın savunmasız olacağını düşündükleri için, sayıları da oldukça azdı. | Open Subtitles | لابد انهم ظنوا اننا قليلون مع ان المكان كان معرضا للخطر |
O yüzden diğer yüksek riskli endüstrilerin neler yaptığına baktık. | TED | وحتى ونحن ننظر في ماذا تفعل غيرها من الصناعات المعرضة للخطر. |