Ona değerlendirme yapması için bir altın uzmanı bularak toprağı test ettireceğiz. | Open Subtitles | فقط بما فيه الكفاية ..لأخذ عينةمنالتربة. وبعد ذلك نأتي بخبير للذهب للتقييم. |
Bilirsiniz, bazı erkekler altın ve gümüşe düşkündür. | Open Subtitles | كما تعلم بعض الرجال لديهم الشغف للذهب والفضة |
altın, hepimizin içindeki hırsızlık eğilimini ortaya çıkarır Bayan Lowe. | Open Subtitles | للذهب وسيلة لإبراز اللصوصية في كل منا، سيدة لوي |
altına verdiğim değer, senin onunla olan yarar sağlayacak bağın beni zaptetti, anlıyor musun? | Open Subtitles | القيمة التي أعطيتها للذهب تقيدني عن ذلك ومرفقاتك ترتب بها |
Anlaşın o ki samanı altına çeviren sen değilmişsin. | Open Subtitles | يبدو انك لست من تُحولين الحديد للذهب قبل كل شيء |
Tamam, tamam anladık biz hesabımızı yaptık 10 yıIın en büyük altın madeni sende | Open Subtitles | ليس عليك البيع لنا فنحن قمنا بالحساب نحن نصدق أنك تجلس اكبر اكتشاف للذهب في هذا العقد |
O gördüğümüz kızıllar buraya altın için gelmişlerdi. | Open Subtitles | هؤلاء الشيوعيين الذين رأيناهم كانوا هنا سعياً للذهب |
Büyükbabam da bir gezginle karşılaştıktan hemen sonra bir altın madeni buldu. | Open Subtitles | واكتشف جدي منجما للذهب مباشرة بعد مرور رحّالة |
Öleceksek, altın için değil, zafer için öleceğiz. | Open Subtitles | إذا متنا سيكون ذلك فقط من أجل المجد ليس للذهب |
Eğer Cooperton ve Moss başarılı olurlarsa, ABD tarihindeki en büyük altın hırsızlığını gerçekleştirecekler. | Open Subtitles | إذا نجح كوبرتون و موس سيكونا قد إرتكبا أكبر سرقة للذهب في تاريخ الولايات المتحدة |
altın Minos'a dikkat. | Open Subtitles | حاذروا، حاذروا انتبهوا للذهب أيها المشوهون. |
Ama orada ne varsa geriye altın izleri bırakmış. | Open Subtitles | لكن مهما يكون الشيء الذي هنا, حسناً؟ قد ترك أثر للذهب |
Bir yıl önce adamın biri bu tepelerde altın izi bulmuştu haberlere de çıkmıştı. | Open Subtitles | إكتشف رجل أثرٌ للذهب في هذه التلال قبل نحو سنة، وأنتشرت أخباره |
Benim kazancımı engellemeye çalışıyor gibi geliyor. Adam elini muhtemel bir altın madenine soktu ama bana hiç vermiyor. | Open Subtitles | أشعر كأنه يريد إقصائي يرفض مقاسمة منجمه للذهب |
Beyaz; gümüş, sarı; altın ve kahverengi de bronz demek. | Open Subtitles | الأبيض للفضة والأصفر للذهب والبني للنحاس |
Şey, bir dizi bölgenin kod tanımları, bu ada 'da altın için işaretler içeriyor. | Open Subtitles | حسناً، الشيفرة أوضحت عدد من المواقع من ظمنها هذه الجزيرة مع رمزاً للذهب |
Vicdanını altına satan bir paralı asker, | Open Subtitles | المرتزقة الذي باع ضميره منذ زمن بعيد للذهب |
Klondike altına Hücum hareketi 1898'de sona erdi. | Open Subtitles | طفرة كلونديك للذهب انتهت في 1898. وانتقل العمال إلى الشمال بحثاً عن الثروة في نوم. |
Ve şimdi de maaşlar artık elinizden geçmediğine göre belki sizin altına olan ihtiyacınız benim pirince olan ihtiyacımdan fazladır. | Open Subtitles | والآن بما إنّك لن توزع الرواتب، أظنك تحتاج للذهب أكثر من حاجتي للأرز. |
Doların düşmesi ve enflasyonun yükselmesiyle mal varlığımın büyük bir kısmını altına çevirdim bile. | Open Subtitles | مع انهيار الدولار الأمريكي وارتفاع الأسعار قمت بالفعل بتحويل كمية كبيرة من ممتلكاتي للذهب |
Pizarro ve askerleri zenginleşmiş, işgallerinin hikayeleri ve ihtişamı İspanya'ya kadar ulasmış ve altına ve üne aç daha bir cok İspanyolu beraberinde getirmiş. | TED | وإغتنى بيزارو ومن معه من الغزاة. ووصلت حكايات ومجد غزوهم إلى إسبانيا وجلبت معها أفواجا من سكان إسبانيا الأصليين المتعطشين التواقين للذهب والمجد. |