Sinerji oluşturmak, teşvik etmek, konuşturmak. - Ben buraya birlikte içmeye geldim dostum. | Open Subtitles | تآزر ، تحفيز ، التحدث أنا هنا ، يا صاحبي للشرب خارج المنطقة |
Cuma geceleri, ...bir çok insan işten sonra içki içmeye giderdi. | Open Subtitles | في ليلة الجمعة, مجموعة من الناس أرادوا الخروج للشرب بعد العمل |
İçecek bir şeye ihtiyacım var. Punç ister misin? | Open Subtitles | حسنا, أحتاج شيء للشرب هل تريدين بعض الشراب؟ |
Bu da, eğer hepsini içmek istiyorsak, ...yemekten önce içmemiz gerektiği anlamına geliyor. | Open Subtitles | مما يعني أننا سنضطر للشرب قبل العشاء إذا أردنا أن نشرب أي شيء |
Biliyor musun, senin yaşındayken çok daha iyi içme oyunları vardı. | Open Subtitles | أتعلم, عندما كنت في عمرك كانت لدينا ألعاب أفضل بكثير للشرب |
Fazla çalışma silahşör. Bu seni içkiye yönlendirebilir. | Open Subtitles | لا يعمل بجدّ أيضا، مطلق نار هو قد يوصلك للشرب |
Geçen Çarşamba bir şeyler içmeye birahaneye gitmiştik, hatırlıyor musun? | Open Subtitles | أنت تعلم عندما خرجنا للشرب في ذلك المطعم بالأربعاء الماضي؟ |
İş çıkışı içmeye giderdi, ve bazen saat geç olunca içki arkadaşlarını eve getirirdi. | Open Subtitles | كان يشرب بعد العمل وأحيانا في الليل كان يجلب اصدقائه للشرب في البيت |
Eğer buradan çıkarsam, yeniden içmeye başlayacağım. | Open Subtitles | إذا غادرت، سأعود للشرب ثانيةً. عاجلاً أم آجلاً. |
"Paul ve Marcy, Horst'la Kulüp Berlin 'e içmeye gidiyoruz. " | Open Subtitles | "بول" و "مارسي" انا و "هورست" ذهبنا الى النادي الليلي للشرب. |
İçmeye ve kavga etmeye gidip beni burada beklettiğin ilk gün, anlaşmamız biter. | Open Subtitles | للشرب و القتال و تركتنى انتظر هنا ترتيباتنا ستلغى |
Bizim içecek temiz suyumuz bile yoktu. | Open Subtitles | نحن لم يكن عندنا أيّ ماء نظيف صالح للشرب |
Kıtlık var sanki. Yiyecek ve içecek bir şey yok. Gazoz yok. | Open Subtitles | -هذه كالمجاعة فلا يوجد شيء للأكل أو للشرب و لا يوجد صودا |
Bir şişe yemek şerisinden başka içecek bir şeyim olmadan hücre cezası çekmekte olduğumu unutmuşlardı sanırım. | Open Subtitles | لابد و أنهم نسوا اننى فى الحجز الأنفرادى ولا شئ معى للشرب, وبهذا وفرت لهم زجاجة شيرى, |
Evde kimse yok. İçeri geçip çay içmek ister misin? | Open Subtitles | اسمع، لا يوجد أحد بالداخل هل تود الدخول للشرب الشاي؟ |
O gece içmek için buluştuk ve o zamandan beri birlikteyiz. | Open Subtitles | لقد التقينا للشرب تلك الليلة ونحن مع بعضنا منذ ذلك الحين |
Alenen musluklardan gelen kahverengi ve kokan suyun içmek için güvenli olduğunda ısrar ederek Yardım isteyen halk ile dalga geçtiler. | TED | وسخروا من السكان الذين يطلبون المساعدة في حين كانوا يصرون علنًا أن المياه بنية اللون الخارجة من الصنبور كانت صالحة للشرب. |
Her gün 5.000 insan kirli içme suyu nedeniyle ölüyor. | Open Subtitles | خمسة آلاف شخص يموتون يوميا بسبب المياه الغير صالحة للشرب |
Haberleri izliyorsanız birçok toplumun içme suyuyla ilgili sorun yaşadığını biliyorsunuz. | TED | ولو شاهدتم نشرات الأخبار، ستعرفون أن الكثير من المجتمعات المحلية تواجه مشكلة الحصول على مياه نظيفة للشرب. |
Yeniden içkiye başlamama neden olacak diye korkmuştum ama bir şey olmadı! | Open Subtitles | كنت اخشى أن يدفعني للعودة للشرب مجدداً، لكن هذا لم يحدث |
Musluğu açıyorsunuz ve işte sıcak su, soğuk su ve içilebilir su. | TED | تفتح الصنبور لتجد ماء دافئا و ماء بارد, و ماء قابل للشرب. |
Ama azaltmıştı. Eskisi kadar içiyor mu? | Open Subtitles | لكنه كان مُضطراً إلى أن يُخفف منه هل عاد للشرب كما كان بالسابق؟ |
Yakışıklı birbirimizi daha iyi tanımak için, gidip birşeyler içelim mi ? | Open Subtitles | هل تريد الذهاب للشرب و ان نتعرف على بعضنا البعض ايها الوسيم؟ |
Eve gitmeliyim. Bir içki için dışarı çıkacağım. Bill onun hakkında başka şeyler anlatabilir. | Open Subtitles | علي الذهاب الى المنزل , الخروج للشرب بيل هنا سيخبرك المزيد عن الامر |
Hoş kıyafetleriyle mutfak görevlisi gibi görünen bu kadınlar erkekleri baştan çıkartıp sarhoş ederdi. | Open Subtitles | تبدوان كخادمات المطبخ في ملابس غريبة قامتا بإغراء الرجال للشرب |
Sanırım içkiyi biraz fazla kaçırdı. | Open Subtitles | اعتقد انه كان القليل من الكثير للشرب. |
Bana çarşamba günü dışarı çıkıp içer misin diye sorun. | Open Subtitles | اسألاني إن كنت أريد الخروج للشرب سهرة الأربعاء |