Ama ışık kara delikten geliyor olmalıydı. | TED | لكن كان لا بد للضوء أن يصدر من الثقب الأسود. |
Ve belki de, yakın gelecekte, ışık hastanelerde insanları daha kısa sürede iyi edecek, daha çabuk taburcu olmalarını sağlayacak. | TED | وهذه هي الطريقة ، التي ربما في المستقبل القريب ، يمكن فيها للضوء أن يساعد المستشفيات لجعل الناس تُشفى بصورة أسرع وتتعافى بصورة اسرع |
Yeterince küçük bir bölgeye yeterli maddeyi koyabilirseniz uzayzaman delinir ve ışık bile bundan kaçamaz, yer çekimi gücü ışığı içeride tutar. | TED | ويمكن إدخال ما يكفي من المادة إلى منطقة صغيرة بما يكفي فتثقب الزمكان، ولا يمكن حتى للضوء أن يفلت، تحتجز قوة الجاذبية الضوء في الداخل. |
Bir ışık nasıl resim çizebiliyor? | Open Subtitles | كيف يمكن للضوء أن يصنع صورة؟ حسنا.. |