Bu sıra dışı, çünkü pirinçte -- iyice anlayın -- pirinçte 38 bin gen bulunduğu biliniyor. | TED | وهذا خارق للعادة لأن الأرز كهذا من المعروف أن الأرز يحوي 38 ألف جين. |
Ben gidiyorum. sıra dışı bir şey görmek istiyorsan benimle gel. | Open Subtitles | إنّي ذاهبٌ، وإذا تودَّ رؤية شيءٌ خارق للعادة فاتّبعني. |
Yani böyle küçük bir yer için sıra dışı miktarda kaçakçılık, kundakçılık ve cinayet var. | Open Subtitles | حسنٌ، بالنسبه لقريةٍ صغيرة فهناك نسبةٌ خارقة للعادة من التهريب واحراق الممتلكات والقتل |
Ve bu bir araya geliş sıradışı kendinden geçme deneyimlerini mümkün kılıyor. | TED | وأن جمعهم مع بعض يفتح احتمال تجارب للسمو بالذات خارقة للعادة. |
Ve bu yeni bilgiyi alıp oldukça sıradışı birşeyler yaptı. | TED | ويقوم باستصحاب هذه المعرفة لفعل شيء خارق للعادة. |
Şimdi zekice, anlamlı ve sıra dışı işleri yaratmak için farklı özellikli yeteneklerimizi kullanma zamanımız geldi. | TED | الآن يمكننا استغلال تنوع المواهب لنبتكر عمل ذكي معبر و خارق للعادة....و هو التفوق |
Hastings, benim üzerimde çok sıra dışı bir etki yaratıyorsun. | Open Subtitles | أتعرف يا "هستنغز" ؟ لديك أكثر تأثير علي بشكل خارق للعادة حقاً ؟ |
Hastings, benim üzerimde çok sıra dışı bir etki yaratıyorsun. | Open Subtitles | أتعرف يا "هستنغز" ؟ لديك أكثر تأثير علي بشكل خارق للعادة |
Fakat, sıra dışı iddialar sıra dışı kanıtlar gerektirir. | Open Subtitles | "ومع ذلك، أياَ كانت الإدعاءات الخارقة فهي بحاجة إلى أدلة خارقة للعادة" |
Evet sıra dışı biri. | Open Subtitles | لا، إنه فائق للعادة |
sıradışı bir ruh. | Open Subtitles | إنها خارقة للعادة |
Yani, hem böyle bir hukuk şirketi inşa edip, hem de oğlunu yetiştirmek bu sıradışı bir şey. | Open Subtitles | أعني، كونها تمكّنت من تشييد مؤسّسة قانونيّة كتلك، وتربية ابنها في الوقت ذاته... إنه.. إنه أمر خارق للعادة! |