Düşündüğüm şeyi yapıyorsanız eğer sınırı geçmek için en yer orası. | Open Subtitles | إن سرت بحسب ما أفكر أنك فاعل، فذلك أفضل مكان للعبور. |
Düşündüğüm şeyi yapıyorsanız eğer sınırı geçmek için en yer orası. | Open Subtitles | إن سرت بحسب ما أفكر أنك فاعل، فذلك أفضل مكان للعبور. |
Birinci sınıf geçiş kartı olmadan kimse şehre girip çıkamaz ve bende bile bu kart yok. | Open Subtitles | لا احد يستطيع الدخول أو الخروج الإ بإذن للعبور من الدرجة الأولى , ولا أستطيع الحصول عليه لك |
Eminim ki avluda gezinirken, sınırdan fark edilmeden geçmenin en iyi yolunu sorup soruşturmuştur, o yol da bu işte. | Open Subtitles | أضمن لك أنه حام حول المنطقة، ليجد أفضل الطرق للعبور خلسة هذا ما أريده، سأهاتف دورية الحدود |
- Çatışma alanının dışında... - ...bir sıçrama noktası belirleriz. | Open Subtitles | سنحدد نقطة للعبور إليها بعيدة بما فيه الكفاية عن منطقة القتال |
Karışık filo hazır olduğunu onaynıyor ve dönüş yapıp ilk Sıçramaya hazırız. | Open Subtitles | , سرب مهمة البحث والإنقاذ أكد الفحص وسنرسو هنا ونستعد للعبور الأول |
Bunlar da Meksiya giden üç ana geçit değil mi? | Open Subtitles | وهذه هي الطرق الثلاث الرئيسية للعبور إلى المكسيك؟ |
Avrupa'dan Asya'ya geçmeye hazırlanan şu adamın haline bakın daha bir koltuktan ötekine bile geçemiyor. | Open Subtitles | -هذا هو الرجل الذى يستعد للعبور من اوربا الى اسيا -ولكنه لايستطيع العبور من اريكة الى اخرى |
Onları Styx Nehri'ne geçmek için Ölü nün ağzına para koyarlardı | Open Subtitles | اذا وُضِعت عملة معدنية بفم شخص ميت للعبور عبر نهر ستيكس |
Ne kadar düşünsem de, ne kadar kafamı zorlasam da, geçmek için yol bulamadım. | Open Subtitles | لا يوجد طريق للعبور مهما كنت مبدعا مهما كانت مصادرى |
geçmek için görünmezlik moduna gireceğim. Geçidi tuşla. | Open Subtitles | سأخرج من وضعية الإخفاء للعبور إجر الإتصال |
İçeriye geçmek için güvenlik kartı gerekiyor. | Open Subtitles | جميعها ذات أقفال ألكترونية تحتاج للعبور منها لـ بطاقات ممغنطة |
Durumu gözden geçirdim, güvenlik riski var mı diye baktım ve temiz olduğu için ona geçiş izni verdim. | Open Subtitles | أنا أقول أنني فتّشته في حالة حصل أنه لم يكن هناك مخاطر أمنية, و رصدته للعبور. |
Sıcak hava akımları kayalardan yükselip, anakaraya geçiş için onlara ihtiyaç duydukları yükselmeyi sağlıyor. | Open Subtitles | ارتفاع الدوائر الحرارية من الصخور يعطيهم الدّفع الّذي يحتاجون له للعبور الى لليابسة. |
Havza hemen bu dönemecin ardında. geçiş için tek yol bu. | Open Subtitles | الحوض خلف ذلك الإنحناء، وهذا هو الطريق الوحيد للعبور. |
geçmenin yolu yok! | Open Subtitles | لا يوجد طريق للعبور يمكننا أن نعبر |
Nehri tek başımıza geçmenin bir yolunu bulmalıyız. | Open Subtitles | علينا أن نجد طريقة للعبور وحدنا |
Tüm mürettebat, sıçrama için geri sayım dört, üç, iki, sıçrayın. | Open Subtitles | لكل الوحدات إستعداد للعبور خلال أربعة , ثلاثة |
Bütün mürettebat, sıçrama için geri sayım, 10... | Open Subtitles | لكل الوحدات الإستعداد للعبور خلال عشرة |
Gemi Sıçramaya hazırlanıyor. - Diğer tarafta hemen havalanacağız. | Open Subtitles | , السفينة تستعد للعبور سننطلق للجانب الأخر |
Güneyde Hindistan'a giden dışında başka bir geçit yok. | Open Subtitles | ولا يوجد أي مجال للعبور ما عدا باتجاه الجنوب، نحو الهند |
Öbür tarafa geçmeye hazır değilim. | Open Subtitles | أنا لست مستعدة للعبور حتي الأن. |
Hedge'in yakıt göstergesi boş olduğu için Etik'i karşıya uçuramayacak, yani tek seçenek bir köprü yapmak. | TED | لأن خزان الوقود الخاص بهيدج فارغ لا يمكنه أن يطير بإيثيك للعبور، إذًا الحل الوحيد هو صنع جسر للعبور. |
Eğer böyle bir şey olursa son yakıtımızı en yakındaki gezegenler sistemine sıçramak için kullanacağız. | Open Subtitles | ... في حالة حدث ذلك ...فسنستخدم اخر كمية وقود لدينا للعبور الي اقرب مسار كوكبي |
- Yıllardır sınırın geçildiği en iyi yerdi. | Open Subtitles | لسنوات عديدة كانت أفضل منطقة للعبور |