Çikolata ambalajı biriktirmeye başlarsın, ve bir bakmışsın Huzur evinde bir başına kalan yaşlı bir bayan olup, | Open Subtitles | ستبدأين بجمع أغلفة أصابع الحلوى ثم ينتهي بك الأمر في دار للعجزة |
Tanrım, bizi Huzur evine gönder türü gibi olandan değil tamam mı? | Open Subtitles | يعني، يا إلهي، أن نبقى سويا في دار للعجزة. |
St. George Huzur Evi. | Open Subtitles | دار سانت جورج للعجزة |
Ölmek üzere olan hastalar için daha önce bakım evinde çalışmış olan bir hemşire tuttuk. | Open Subtitles | كيف أطعتها؟ أستأجرنا ممرضة عملت سابقاً في دار للعجزة للمرضى المحتضرين |
Babam düşmüş. Kendisi bakım evinde kalıyor. | Open Subtitles | لقد وقع أبي أرضاً إنه يقيم في دار للعجزة |
bakım evi hemşiresiyle şimdi görüştüm. | Open Subtitles | لقد تلقيت مكالمة من ممرضة فى دار للعجزة |
Huzurevi değil, emekliler evi. | Open Subtitles | إنه ليس منزل للعجزة أنه مجمع للمسنين |
Evet. Ama ona göre Huzurevi. | Open Subtitles | لكن بالنسبة لها مكان للعجزة |
Ondan sonra da Orson Huzur evinde yaşlılara toplum hizmeti için yardım edeceğim. | Open Subtitles | ثم سأؤدي خدمة مجتمعية في مركز (أورسن) للمسنين بتقطيع الطعام للعجزة |
Huzur evi. | Open Subtitles | -انها دار للعجزة |
ve kardeşimle ben onu bakım evine yolladık. | Open Subtitles | واضطرينا أنا وأختي وضعه في دار للعجزة |
bakım evi mi? | Open Subtitles | دار للعجزة ؟ |
Orası bakım evi zaten. | Open Subtitles | إنّه مأوىً للعجزة ! |
Sunshine Huzurevi'nden Sally Hardesty'yle konuşun. | Open Subtitles | إسمع، تحدث مع (سالي هاردستي) في مأوى (سانشاين) للعجزة. |
IDYLWILD HUZUREVİ | Open Subtitles | ديار (إديلوايلد) للعجزة. |