Bizi yemeğe davet edip, taktiklerini teslim edeceklerini mi sanıyorsun? | Open Subtitles | هل تظن أنهم سيدعوننا للغداء و يناولونا كتاب خطط لعبهم؟ |
Ve ben de çok sinirliydim, sen yemeğe gittikten sonra yırttım onu. | Open Subtitles | و كنت غاضب جدا و حين خرجتِ للغداء كان علي أن أمزقه |
Evet, saat 1'de bir sosyal yardımcı Kevin'i öğle yemeğine götürmüş. | Open Subtitles | نعم، موظف خدمات إجتماعية خرج مع كيفين للغداء في 1: 00. |
- yemek için teşekkürler Hal. - Benim için zevkti Rosie. | Open Subtitles | ــ شكرا للغداء يا هال ــ من دواعي سروري يا روزي |
Bütün bunlardan önce öğle yemeği için bile param olmazdı benim. | Open Subtitles | لقد كنت قبل هذا لا احصل على مال للغداء الا بصعوبة |
yemeğe çıkmayı düşünüyoruz da bize katılmak ister misin, fotoğrafçı? | Open Subtitles | كنّا نفكر في الذهاب للغداء أيها المصور هل تريد المجيء؟ |
Direkt yemeğe mi gidiyoruz yoksa pezevengini arayıp giriş yapmamız mı gerekiyor? | Open Subtitles | اذا هل يمكننا الذهاب مباشره للغداء أو تودين التحقق مع قوادك أولا؟ |
Dışarıya çıkıyorum, ama yemeğe yetişirim. yemek için iki kişilik yer hazırla. | Open Subtitles | سأغادر , ولكنني سأعود للغداء , سيكون على الغداء شخصان |
Bir dakika sonra eve yemeğe gideceğim zaten.Onu da götürürüm. | Open Subtitles | انا سوف اعود للمنزل فى خلال دقائق للغداء,وسأكون سعيدا بأخذها اليك هناك |
yemeğe misafirleri vardı, sonra herkes gitti. | Open Subtitles | لقد دعوا الضيوف للغداء لكنهم جميعا رحلوا |
yemeğe çıktığını görene kadar bahçede bekledim. | Open Subtitles | إنتظرت فى الفناء حتى شاهدتها تذهب للغداء |
Hatta dinlenme odasındaki adamlardan biri öğle yemeğine davet etti. | Open Subtitles | أحد الأشخاص في غرفة الإستراحة طلب مني الذهاب للغداء معه |
Golf ve tenis oynarsınız, insanlarla buluşursunuz, öğle yemeğine gidersiniz, sinemaya geç kalırsınız. | TED | تذهب للعب الغولف و التنس و تقابل الناس، و كذلك للغداء و تخرج متأخرا لمشاهدة الأفلام |
Onu yarın için öğle yemeğine ya da bir şeyler içmeye davet et. | Open Subtitles | إسألها إذا بأمكانك دعوتها للغداء أو لشراب غداً |
Pazar günü ne yapıyorsun bilmiyorum ama yemek için babamların evine gideceğim. | Open Subtitles | لا اعلم ما تفعليه في يوم الاحد لكني اتجه لمنزل ابي للغداء |
- o öğle yemeği için. - Anlıyorum genelde öyleymiş. | Open Subtitles | . هذا طعام للغداء ، أنا أفهم أنه عادة كذلك |
Merak ediyordum da, yarınki öğle yemeği aramı birkaç saat uzatabilir miyim? | Open Subtitles | كنت أتساءل إذا كان بإمكاني أخذ ساعتين إضافيتين من استراحتي للغداء غداً. |
- Öğle yemeğinde yeriz. - Sağ ol ama böyle iyiyim. | Open Subtitles | ـ سنحظى به كطعاماً للغداء ـ شكراً لك ، لكني بخير |
Konuşmak için Yemekte buluşabileceğimize karar verdik. Biliyor musun? | Open Subtitles | نحن اتفقنا على التقابل للغداء لكي نتحدث اتعلمين ماذا؟ |
Bak, öğlen yemeği için buluştuğumuzda ona soracağım çok soru var. | Open Subtitles | اسمع ، لدي العديد من الأسئلة لوالدي عندما يأتي هنا للغداء |
Aslında, tam da yaklaşık akşam yemeğine eve geldiğin sırada. | Open Subtitles | في واقع الأمر تقريباً في وقت مجيئك للغداء |
Hayır, öğle ya da Akşam yemeği için uygun değilim. | Open Subtitles | لا , انا لا يوجد لدى وقت للغداء او العشاء |