yemeğe ve kıyafete hiç ihtiyaç duymamış kişiler onların acılarını nasıl anlayabilir? | Open Subtitles | كيف يمكن للذين ليسوا بحاجة للغذاء والكساء فهم معاناتهم ؟ |
Ben de bu yüzden aradım. Seni golften sonra... yemeğe çıkarmak için. | Open Subtitles | هذا هو سبب اتصالى بعد مبارة الجولف سوف نذهب للغذاء |
Kabul edelim yada etmeyelim, burada bir yiyecek kaynağı var. | Open Subtitles | لا يوجد مصدر اخر للغذاء هنا ويجب ان نعترف بذلك |
yemek ya da benzin alacaksan nakit al. Kredi kartını kullanma. | Open Subtitles | وإذا إحتجت للغذاء أو البنزين، إستخدم النقود لا تستخدم لطائق الإئتمان. |
öğle yemeği için bir saat Ve sonra 2 işlem tamam | Open Subtitles | ♪ ونأخذ ساعة للغذاء ♪ ♪ والساعة الثانية ننهي عملنا ♪ |
Bir gün, yanına bir beyefendi yanaştı, kendisini öğle yemeğine davet etti, sonra da akşam yemeğine, kahvaltıya. | TED | في إحدى الأيام، اقترب منه رجل عرض أن يستدعي للغذاء على حسابه، ثمّ للعشاء و فطور الصباح. |
Kaktüs çiçekleri, Güney Amerika develeri olan guanakolar için besin kaynağı. | Open Subtitles | أزهار الصبَّار هي مصدر للغذاء بالنسبةللــكواناكوس، الجمال البرية في جنوب أفريقيا. |
- Geçen hafta yemeğe geldiğinde unutmuş olmalı. | Open Subtitles | يبدو أنها نسيتها هنا عندما جائت للغذاء كانت معها الليلة |
- 4 saat önce yemeğe gitmiş, dönmemiş. | Open Subtitles | لقد غادر للغذاء قبل 4 ساعات. ولم يعد أبدا. |
İleride de seninle yemeğe çıkmak için milyonlarca bahane uydururum. | Open Subtitles | سأأتى بمليون عذر لكى نذهب للغذاء بالخارج |
- Yarın akşam yemeğe gidiyor muyuz? | Open Subtitles | هل لازالنا على موعدنا للغذاء غداً ؟ تباً , نعم |
Üzerinizde yiyecek bir şey yok, sadece beslenecek üç boğaz daha. | Open Subtitles | أنت لا تحمل أي غذاء فقط ثلاثة أفواهِ زيادة تحتاج للغذاء |
Ama baharatların yiyecek veya ilaç olarak mı yoksa sadece dekorasyon için mi kullanıldığını bilmiyorlar. | TED | ولكنهم لا يعرفون ما إذا كانت هذه التوابل تستخدم للغذاء أو الدواء أو فقط للزينة. |
Ama hadi bir saniye geriye gidip, neden balığın en iyi yiyecek seçimi olduğunu konuşalım. | TED | ولكن لنرجع خطوة للوراء للحظة ونتحدث لماذا الأسماك هي الاختيار الأمثل للغذاء. |
Yanımıza yemek almalıydık. Bu iş uzun sürecek. | Open Subtitles | يجب علينا الذهاب للغذاء يا زعيم سيصبح لدينا عمل لفترة طويلة |
"Lütfen bugün saat 1:00'de Eyfel kulesindeki yemek randevumuzu teyid edin. | Open Subtitles | أرجو تأكيد حجز للغذاء فى مطعم جول فير" الساعة الواحدة ظهرا" |
- öğle yemeği için. İple adam yakalamak beni acıktırıyor. | Open Subtitles | للغذاء , اصطياد الأشخاص بالحبال يجعلني جائع |
Eski siparişlere ekleyebilir ve öğle yemeği için gelecekleri bekleyebilirsin. | Open Subtitles | يمكنك إضافتهم للطلبات السابقة و القادمة من الزبائن الذين سيأتوا للغذاء |
Onu yarın öğle yemeğine çıkartıp ve birkaç bira içirtip gerçekleri anlatacağım. | Open Subtitles | سآخذه للغذاء غداً أشرب القليل معه وسأقول له الحقّيقه |
Çok tıkama kendini. Annen ikimizi öğle yemeğine çıkarmaya geliyor. | Open Subtitles | لا تشبع نفسك، فوالدتك ستأخذنا للغذاء سوياً |
Kendini yeniden düzenliyor ve bu sayede besin konsantrasyonunun en yüksek olduğu konumu bulup o noktada duruyor. | TED | تقوم بإعادة تشكيل نفسها، ثم واقعاً تتمكن من بلوغ التركيز الأعلى للغذاء داخل النظام وتتوقف هناك. |
Öğle yemeğinde yine soğuk şehriye mi? | Open Subtitles | ماذا ؟ المعركونة الباردة للغذاء ثانيةً ؟ |
Bazı balinalar, insan gürültüsü çok yüksekse, önemli beslenme ve üreme alanlarından kaçınacaklardır. | TED | قد تتجنب بعض الحيتان مناطق رئيسية للغذاء أو التكاثر إذا كان الضجيج البشري صخب جدًا. |
Eğer seyahate sabah 9 gibi başladıysanız öğlen bir şeyler atıştırmak, tuvalete gitmek, kahve içmek için mola vereceksiniz. | TED | فعند بدء الرحلة عند الساعة 9 صباحاً سترغب في التوقف للغذاء أو لاستعمال الحمام أو أخذ قهوة لمتابعة الطريق. |
Ama sonra aylar, hatta bir yıl boyunca beslenmeye ihtiyaç duymayacak. | Open Subtitles | لكن بعد ذلك لن يحتاج للغذاء مره آخرى لمدة شـهور أو حتى عـام |
Ama düşündüğümüz şey, stresli durumlarda, ... ... bu hormonların damlaları sınırlıdır. Mesela, gıda kaynakları sınırlıdır. | TED | لكن ما نعتقده أنه تحت ظروف الضغوط مُستوى تلك الهرمونات ينخفض على سبيل المثال وجود موارد محدودة للغذاء |