Bunu yapmak için fikirlerin ağ yapısına geri dönmemiz lazım. | TED | حسنا، يمكننا أن نعود إلى هيكل شبكة الأفكار للقيام بذلك. |
O yüzden Bunu yapmak için daha iyi bir zaman düşünemiyorum. Gel. | Open Subtitles | هذا هو السبب في أنني لا يمكنني تصور وقت أفضل للقيام بذلك. |
Bunun için daha iyi bir yol olmalı diye düşündük | TED | لذلك قلنا، يجب أن يكون هناك طريقة أفضل للقيام بذلك. |
Bunun için kalan yakıtı kullanmam lazım. O kadar kaldığına bile emin değilim. | Open Subtitles | وأنا بحاجة إلى بقية الوقود للقيام بذلك إذا كان لدينا حتى ذلك القدر |
Geri ödenecek herhangi bir federal iyilik varsa şimdi bunu yapmanın tam zamanı. | Open Subtitles | إذا كنت حصلت على أي تفضل الاتحادية لاستدعاء ، حان الوقت للقيام بذلك. |
Beni Bunu yapmaya sen zorladın. Umarım Bunun için kendini suçlarsın. | Open Subtitles | لقد دفعتني للقيام بذلك ، لذا آمل أن تلومي نفسكِ |
İyi haber şu ki bunu yapacak yeni araçlarımız var. | TED | والخبر السار هو لدينا أدوات جديدة للقيام بذلك. |
- Tamam, Evelyn dinle, Bunu yapmana hiç gerek yok. | Open Subtitles | حسنا ، اسمعي ، إيفلين ليس هناك حاجة للقيام بذلك |
Üzerlerinde yaklaşık 15 kg ağırlığında giysi ve teçhizat taşıyorlar ancak Bunu yapmak için eldivenlerini çıkartmaları gerekiyor. | TED | يرتدون نحو 15 كلغ من الملابس والاشياء، ولكن عليهم نزع قفازاتهم للقيام بذلك. |
Buna rağmen, Archie Bunu yapmak için izin almayı başardı. | TED | ولكن "أرشي كوشران" استطاع ان يحصل على تصريح للقيام بذلك |
Bunu yapmak için teknoloji veya bilgisayarlarla ilgisi olmayan birkaç şeyden şimdi bahsetmek zorunda kalacağım. | TED | والآن للقيام بذلك سيكون عليّ الحديث عن أشياء كثيرة والتي ليس لها علاقة بالتقنية والحواسيب. |
Ve ben, Bunu yapmak için, bizi kuşatan evreni incelemekten daha iyi bir yol düşünemiyorum. | TED | لا أستطيع التفكير في طريقة أفضل للقيام بذلك إلاّ من خلال دراسة الكون من حولنا. |
Bunun için size bir ekonomist olarak bu salgın üzerindeki araştırmalarımdan bahsedeceğim. | TED | و للقيام بذلك سأتحدث عن البحث الذي أجريته عن الوباء من وجهة نظري كخبيرة في الإقتصاد |
Politik olarak büyümeye bağımlıyız çünkü politikacılar vergileri artırmadan vergi gelirini artırmak istiyor ve büyüyen GSYİH Bunun için garanti yol olarak görülüyor. | TED | نحن سياسيًا مدمنون على النمو؛ لأن السياسيين يريدون رفع عائدات الضرائب بدون رفع الضرائب والناتج المحلي المتنامي يبدو وكأنه وسيلة مؤكدة للقيام بذلك |
Bunun için, bu ikili bilgilerin hepsinin ince ve ayrıntılı ilişkilerini tanımlamam gerek, birlere ve sıfırlara baktığınızda yapılması zor olan başka bir iş. | TED | للقيام بذلك أنا بحاجة لتحديد العلاقات الدقيقة والمفصلة التي تربط بين هذه المعلومات الثنائية، وهذا أمر آخر يصعب القيام به عند النظر للآحاد والأصفار. |
Eğer gerçekten müziğin oraya gitmesini istiyorsam, benim için bunu yapmanın en iyi yolu dinlemek. | TED | إن أردت حقا من الموسيقى أن تذهب هناك، أحسن طريقة للقيام بذلك هي أن أستمع. |
bunu yapmanın bir sürü yolu var ama en popüler olanı antikorları içerir. | TED | وهناك عدة طرق للقيام بذلك لكن واحدة من أكثرها شعبية تنطوي على استخدام الأجسام المضادة |
Bunu yapmaya yetkim yok. | Open Subtitles | أنت تعرف أنني لا أملك السلطة للقيام بذلك. |
İşin iyi tarafı ise bunu yapacak imkânlarımız var ve bunu nasıl yapacağımızı biliyoruz. | TED | والأمر الجيد هو أننا نمتلك الوسائل ونمتلك المعرفة للقيام بذلك |
- Madge, Bunu yapmana gerek yoktu. - Sen de gel. | Open Subtitles | مادج، انت لست بحاجة للقيام بذلك تعال |
-Bence, şaka olduğu söylenmiştir ona. Bunu yapması için para verilmiştir. | Open Subtitles | أظن أنه قيل له أنها مزحة، دُفع له للقيام بذلك بالطبع |
bunu yapabilmek için laboratuvarım bir yöntem geliştirdi. | TED | فالمعمل الخاص بي طور طريقة فعالة للقيام بذلك |
Ki bunu yapmaktan memnunum. | Open Subtitles | إنه مثل, أنا أدفع للزفاف, الذي أنا سعيد للقيام بذلك |
Sonunda bunu yapabilecek bir yer bulman ne kadar hoş. | Open Subtitles | انه لامر جيد ان كنت أخيرا ديك مكان للقيام بذلك. |
On yıldır Bunu yapmayı bekliyordum, sürtük. | Open Subtitles | كنتُ انتظر عشر سنوات للقيام بذلك أيّتها العاهرة. |
Buna ayıracak zamanı yok galiba. Senin yapmanı istiyorlar George. | Open Subtitles | انه ليس لدي الوقت و الأباء يريدونك انت للقيام بذلك |
Kendini küçük düşürdü ya da bunu yapmam için beni tahrik etti. | Open Subtitles | لقد جلبت ذلك على نفسها ودفعتنى للقيام بذلك. |