Bunu yapmak için üç milyar dolarlık Hadron çarpıştırıcısına ihtiyacınız yok. Her çocuk için bu elinizin altında ve her çocuk bundan keyif alabilir. | TED | ولا تحتاج إلى مصادم هيدروني بثلاثة ملايير دولار للقيام بهذا. هذا موجود لكل طفل، وكل طفل يمكنه الإستمتاع بهذا. |
Bu dehşet verici gerçekten, Bunu yapmak için çok kötü bir sebep. | TED | هذا أمر مريع، في الواقع، هذا سبب بائس للقيام بهذا. |
Buldum! Bunun için hırdavat... dükkanının dışındaki adamlardan birini tut. | Open Subtitles | عرفت، اطلبي من اولائك الرجال خارج محل الخردوات للقيام بهذا |
Belki bu sana fazla gelecek ama inan bana ben de Bunun için can atmıyorum, ama görev verildi | Open Subtitles | أدير عملاء الميدان لكسب لقمة العيش. ثمة طريقتين للقيام بهذا إمّا أن تقدمينهم زهوراً أو تعلقينهم من أعقابهم خارج النافذة |
Ama burada olduğunuza göre Bunu yapmaya hazır mısınız? | Open Subtitles | لكن نظرا لأنكم لم تفعلوا هل انتم مستعدون للقيام بهذا ؟ |
Bunu yapmanın en sofistike tekniklerinden biri 2,500 yıl önce Antik Yunan'a kadar uzanıyor. | TED | واحدة من التقنيات الأكثر تفصيلاً للقيام بهذا تعود إلى ما قبل 2500 سنة إلى اليونان القديمة |
Ve sanırım Bunu yapmak için bir kaç cihaz geliştirebiliriz de. | TED | وأعتقد أن بإمكاننا تطوير بعض الأدوات للقيام بهذا. |
Bunu yapmak için, doğal yollarla beynimiz tarafından üretilen bu sinyalleri tercüme etmekten daha iyi olan yöntem de kontrol ve deneyim için bulunan merkezimiz. | TED | وافضل طريقة للقيام بهذا هي قراءة الاشارات التي يولدها الدماغ مركز تحكمنا .. ومركز خبراتنا |
Bunu yapmak için, olayı kayıt altına almak üzere Propaganda Bakanlığı'ndan bir görevli getirildi. | Open Subtitles | للقيام بهذا أحضروا له موظف من وزارة الدعاية والذى كان عليه كتابة الأوراق الرسمية الخاصة بذلك |
Söyle ona Bunu yapmak için en kötü, en zalim ve en aptalca an olduğunu söyle ama karar onun. | Open Subtitles | أخبرية أن هذة من أسوء وأقسي وأغني اللحظات للقيام بهذا لكن علية أن يختار |
Bunu yapmak için doğru anı bekliyordum, ve şu andan daha uygun bir zaman düşünemiyorum, müziğin eşliğinde, ve tüm dostlarımız buradayken ve havai fişekler atılırken. | Open Subtitles | لقد كنت بانتظار الوقت المناسب للقيام بهذا ولا أستطيع التفكير بوقت أفضل من الآن مع الموسيقى والأصدقاء حولنا |
Bunun için doğru yaştasın. | Open Subtitles | ثق بي هنا أنت في العمر الصحيح للقيام بهذا الأمر |
Bunun için tam olarak 3 saatiniz var. | Open Subtitles | لديكم ثلاث ساعات بالتحديد للقيام بهذا لديك يدان رائعة |
Bunun için bu kadar zaman beklediğimize inanamıyorum. | Open Subtitles | لا أصدّق أننا إنتظرنا كلّ هذه الفترة للقيام بهذا يا عزيزي. |
Bunun için gereken vasıflara sahip değilsin. Hiç etik değil. | Open Subtitles | أنت غير مؤهّل تماماً للقيام بهذا أمر غير أخلاقي وغير عادل |
Ya sen bebeğim? Benimle Bunu yapmaya hazır mısın? | Open Subtitles | ماذا بشأنك يا حبيبتي هل أنت مستعدة للقيام بهذا الأمر معي؟ |
Sanırım Bunu yapmaya hazırız. Cep telefonun mu var? | Open Subtitles | أعتقد أننا مستعدون للقيام بهذا هل حصلتِ على هاتف خلَوي؟ |
Haklı... Bunu yapmaya yetkimiz yok. | Open Subtitles | إنه محقّ، لسنا مخوّلين للقيام بهذا |
Böylelikle, Bunu yapmanın muhakkak daha iyi bir yolu olması gerektiğine karar verdim. | TED | لذا فقد قررت أنه لابد أن هناك طريقة أفضل للقيام بهذا. |
Hakkında çok düşündüm. Sende Bunu yapacak göt yok. | Open Subtitles | نعم، فكرت فيك كثيراً، أنت لا تمتلك الجرأة للقيام بهذا الأمر |
En başta Bu iş için seni zorlamamalıydım. | Open Subtitles | و ما كان عليَّ أن أدفعك للقيام بهذا الأمر أصلاً |
Bunu yapmana gerek yok. | Open Subtitles | حسنٌ، إنكَ لست مُضطرًا للقيام بهذا |
Hayatım boyunca bunu yapmayı hiç planlamamıştım. | Open Subtitles | أنا لا أخطط للقيام بهذا العمل طوال حياتي |
Bunu yaptığın için tekrar teşekkürler. Gerçekten. | Open Subtitles | شكراً لك مرة أخرى للقيام بهذا |