Bu arada ona yardım etmek için elimizden geleni yapmalıyız. | Open Subtitles | في الوقت الحالي علينا أن نقوم بما في وسعنا لمساعدتها |
Korsanların bu kadın hakkında konuştuğunu duyana kadar yardım etmek için yapabileceğim bir şeyler olduğunu biliyordum. | Open Subtitles | كذلك سمعت القراصنة يتحدثون عن هذه المرأة عرفت بأننى لابد وأن أفعل شىء ما لمساعدتها |
En kötü tarafı, ona yardımcı olacak bir şey yapamamak. | Open Subtitles | أسوأ جزء هو عدم التمكن من فعل أى شئ لمساعدتها |
Yaratığa karşı bir üstünlük kurmak istiyorsak onun yardımına ihtiyacımız olacak. | Open Subtitles | لذا، انكانلديناايفرصةلمواجهته، فسنحتاجُ لمساعدتها. |
Ve çocuklarım annelerine yardıma koştuklarında onları da öldürdüler. | Open Subtitles | وعندما ذهب أولادي لمساعدتها قتلوهم أيضاً. |
yardım etmenin bir yolunu bulmalıyız. Atladığımız bir efsane olmalı. | Open Subtitles | ، علينا أن نجد طريقة لمساعدتها ربما هناك أسطورة نفتقدها |
Ve kraliçeye yardım etmek için gücümüzü kullanamayız. | Open Subtitles | ونحن لا نستطيع إستعمال قوّتنا لمساعدتها. |
En kötüsü de ruhen Tanrı için doğru değiliz ve ona yardım etmek için uygun değiliz. | Open Subtitles | ونحن لا نستطيع ان نتحمل ما هو أسوء امام ابانا ونحن غير ملائمين لمساعدتها. |
Ben Fanny'nin arzusu üzere Mr Plumptre'si hakkında karar vermesine yardım etmek için buraya davet edildim. | Open Subtitles | لقد تمت دعوتي للبقاء هنا تلبية لرغبة فاني لمساعدتها في إتخاذ قرارها بشأن السيد بلمتري |
Ailesi Rosie'nin İngilizce öğrenmesine yardımcı olduğundan Brianna'ya minnet duyuyor. | TED | تدين عائلة روزي لبريانا لمساعدتها في تعلّم الإنجليزية. |
Annesi nasıl yardımcı olacağını bilmediği ve kızının ihtiyaç duyduğu desteği alamadığını gördüğü için çaresiz, yalnız ve bunalmış hissediyordu. | TED | شعرت أمها باليأس والهزيمة التامة والوحدة لأنها علمت أن ابنتها لم تكن تتلقى الدعم الذي تحتاجه، ولم تعرف طريقة لمساعدتها. |
Arkadaşıma, yardımcı olmak için ne gerekirse yapacağımı söyledim. | Open Subtitles | لقد اخبرت صديقتى اننى سأفعل مايمكننى عمله لمساعدتها |
Sorunları yaymak için ona yardım ettiğine inandığım nokta burası işte. | Open Subtitles | وهذا هو المكان الذي أعتقد انها جندته لمساعدتها في نشر الاضطرابات |
Seni aradım çünkü ona yardım etmeliyiz. | Open Subtitles | لقد اتصلت بك لأننا يجب أن نفعل شيئا لمساعدتها |
Ona dedim ki... - Bill, bu kadar yeter! Buradaysa ona yardım etmenin tek yolu var. | Open Subtitles | بيل إذا هي هُنا فقط طريقة واحدة لمساعدتها |
Ondan yapmasını istediğim şeyin yanlış olduğunu biliyorum ama onun yardımına ihtiyacım var. | Open Subtitles | ،أنصت، أعلم أن ما أطلبه منها خاطئ .حسنٌ، لكنني بحاجة لمساعدتها |
Bu kararı vermek için annesinin yardımına ihtiyacı var. | Open Subtitles | إنّها تحتاج لوالدتها لمساعدتها في إتخاذ هذا القرار |
- Galiba, arkadaşının yardıma ihtiyacı var. | Open Subtitles | صديقتك هناك تريد مساعدتك حقا اتعلمين ان الطريقه الوحيده لمساعدتها |
Sen verilerle çalışıyorsun, Esther ise kendisine yardım için gelen çiftlerin yaşam hikâyeleriyle. | TED | أنتي تدرسين البيانات، ايستر تدرس القصص التي يخبرها الأزواج عندما يأتون طلباً لمساعدتها. |
Katil aradığınız dominantsa kendine yardım etmesi için bir köle seçmiş olması olası. | Open Subtitles | اذا كان الطرف السادى هو القاتــــل فهى سوف تختار شخص ما لمساعدتها |
yardım etmeye gider, ama sırf doğru şey bu olduğu için değil, aynı zamanda, affetmesini istemek için en iyi yolun bu olacağını düşündüğünden. | Open Subtitles | .. وستذهب لمساعدتها .. ليس فقط لأن هذا هو الصواب ولكن لأنها الطريقة الوحيدة التي .. تستطيع أن تفكر فيها |