Onun ise hiçbir şeyi yoktu. Onun için sen ölmüş biriydin. | Open Subtitles | هي لم يكُن لديها أيّ شيء، إنّك بالنسبة إليها ذهبت بلا رجعة. |
Kes şunu. Onun göz altı morluğu falan yoktu. | Open Subtitles | توقّف عن ذلك لم يكُن لديها أيّة حقائِب |
Ruby'nin arkadaşı yoktu. Sadece birlikte takılmayı sevdiği insanlar vardı. | Open Subtitles | ،روبي) لم يكُن لديها أصدقاء) بل مجرّد ما كانت تتسكّع معهم |
Köşeye sıkışmıştı, başka seçeneği yoktu. - Yaşaması için gitmesi gerekiyordu ise gitmiştir. | Open Subtitles | حوصِرَت، لم يكُن لديها خيار، كان عليها مراعاة سلامة (أوفيليا). |
Galiba Sara'nın onu geride bırakmaktan başka seçeneği yoktu. | Open Subtitles | {\pos(190,220)}أقصد،أحزر أن (سارّة) لم يكُن لديها خيار سوى إبقائه بالسفينة. |