Ve madem, her şeyin bir anlamı var, merak etmeden duramıyorum. | Open Subtitles | ولان كل شئ له معنى انا لا استطيع التوقف عن التعجب |
Bu kişisel bir çanta yani şifre her neyse, kişisel bir anlamı vardır. | Open Subtitles | حسنا , هذه حقيبة شخصية مهما كان الرمز يجب ان يكون له معنى شخصي |
Bana bu kılıcı getirerek çok anlamlı bir şey yaptın. | Open Subtitles | لقد أحضرتَ لي هذا السيف . وذلك له معنى كبير |
Hayır, ama şunu anlamak zorundayım, kamyonun altında olanlar sana bir şey ifade ediyor mu yoksa bu sadece bir rastlantı mıydı? | Open Subtitles | لا، ولكن يجب أن أعرف إن كان وجودك تحت تلك الشاحنة له معنى.. أو إن كان الأمر مصادفة |
İnsanların kırmızı ışıkta beklerken iki saniyeliğine dinleyecekleri bir şey üzerinde aylarca çalışmak çok saçma. | Open Subtitles | و ليس له معنى ان نعمل على شئ لشهور لشخص ما يستمع له لثانيتين في فترة إنتظاره بالسيارة عند الإشارة الحمراء |
Hiç kainattaki her şeyin ama her şeyin mantıklı bir şekilde yerine oturduğu bir an yaşadın mı? | Open Subtitles | هل جربت من قبل أن يكون كل شىء كل شىء فى الكون له معنى لديك قد سقط فى مكان ما؟ |
Anlamsız bir törende bulunmak istememem sıcak ve sevecen olmadığımı göstermez. | Open Subtitles | أريد أن أقوم بطقس ليس له معنى لا يعني أني لست انسانة دافئة و حنونة |
Bunu bana başkaları da söylemişti ama bir anlam ifade etmemişti | Open Subtitles | باقى الناس كانوا يقولوا لى هذا من قبل ولكنه لم يكن له معنى |
Demek istediğim, biri bile sana mantıklı geliyor mu? | Open Subtitles | أعني، هل أي من ذلك حتى يكون له معنى بالنسبة لك؟ |
Ben hantal demiştim. Görmüyorsun, değil mi, belki de bu, sanki... Bilmiyorum, daha derin bir anlamı var. | Open Subtitles | أترين, ألا تظنين أنه من الممكن ان يكون له معنى اعمق |
Bunun bir anlamı var. | Open Subtitles | هذا الأمر لابد أن يكون له معنى |
Fazladan her doların ayrı bir anlamı var. | Open Subtitles | كل دولار إضافي له معنى |
Her bir okun anlamı vardır. Şimdi saldırı işareti. | Open Subtitles | كل سهم له معنى الآن فانها علامة الهجوم |
Her rüya dünyasının bir anlamı vardır. | Open Subtitles | كل شيء في عالم الأحلام له معنى |
Her şeyin bir anlamı vardır Max. | Open Subtitles | كل شيء له معنى يا ماكس |
Ama burada bu görüntülerin boyutsal düzenlemesi oldukça anlamlı. | TED | لكن الترتيب المكاني للصور هنا له معنى حقيقي |
Bilirsiniz, ben eğitimin anlamlı bir miras bırakmak adına en önemli araç olduğuna inanırdım. | TED | اعتدت الإيمان بأن التعليم هو الوسيلة الأهم لترك إرث له معنى |
Bir köylü kızı. Bir şey ifade etti mi bilmem ama. | Open Subtitles | ،يبدو أنها فتاة فلاحة إن كان لهذا له معنى |
çok saçma. | Open Subtitles | يكون له معنى إن علم الوالدان الحقيقيان |
mantıklı bir iş yapıyor olmanı görmekten memnun oldum. | Open Subtitles | يسعدني أن أراك تقوم بعمل له معنى |
Anlamsız bir törende bulunmak istememem sıcak ve sevecen olmadığımı göstermez. | Open Subtitles | أريد أن أقوم بطقس ليس له معنى لا يعني أني لست انسانة دافئة و حنونة |
Yani elinizde aslında hiç bir anlama gelmeyen gizemli bir başlığınız var. Ben de şunu bulmaya çalışıyorum: bir anlam ifade ediyor gibi gözüken ama aslında etmeyen gizemli bir parça yazıyı nerede görebilirim? | TED | وبالتالي فقد حصلت على عنوان غامض لا يعني أي شيء على الإطلاق، ولقد كنت أحاول التفكير: أين يمكنني أن أجد شيئًا من النص الغامض الذي يبدو وكأن له معنى لكن ليس له معنى؟ |
Olmadıkları bir şeymiş gibi görünmüyorlar. mantıklı geliyor. | Open Subtitles | لا يتضاهرون بأنهم شخص أخر ، ان له معنى |
Sonra beni uyandırdınız ve bir anlamı olan her şeyin yok olduğunu söylediniz. | Open Subtitles | ثم كان من اللطيف أن توقظوننى وتخبرونى بأنّ كلّ شىء له معنى فى حياتى قد ذهب |
Çarpık bir mantık bu arada, ama... en azından bir neden yüzünden. | Open Subtitles | منطق مُنحرف أحياناً، لكن... كان له معنى مفهوم. |