Mutfakta tek başına yemene izin veremeyiz. Ben sana eşlik ederim. Hayır. | Open Subtitles | طبعا انتب لا تستطيعين انت تاكلي لوحدك في المطبخ لذا سانظم اليك |
O itfaiyede üst katta tek başına olduğun bir süre vardı. | Open Subtitles | كانت هناك لحظة كنت فيها لوحدك في مبنى وحدة الحرائق تلك |
Bu işte tek başına değilsin. | Open Subtitles | لكن ما أريدك أن تعرفه أنني أستطيع، أنت لست لوحدك في هذا |
Bu işte yalnız değilsin ve asla olmayacaksın. | Open Subtitles | لست لوحدك في هذا ولن تكوني أبدا كذلك |
Bu işte yalnız değilsin. | Open Subtitles | لست لوحدك في هذا. |
Ben uzun yoldan gideceğim. Aynı zamanda, tek bayan, yalnız başına, geç saatte... | Open Subtitles | أنا سَآخذُ الطريقَ الحلزونيَ بالإضافة لا أربد أن تمشى لوحدك في وقت متأخر |
Bir yıl önce sokağa yalnız başına bile çıkamazdın. | Open Subtitles | قبل عام فقط لم تستطع حتى الخروج لوحدك في الشارع |
O hâlde neden cumartesi akşamı bir otel barında tek başınasın? | Open Subtitles | لم أنت إذاً لوحدك في مساء يوم السبت في حانة فندق؟ |
O ringde tek başına olacağını mı sanıyorsun? | Open Subtitles | هل تظن أنه يمكنك أن تكون لوحدك في الحلبة ؟ |
Fakat katil olsun veya olmasın, ormanın ortasında tek başına dolaşmak iyi bir fikir değil. | Open Subtitles | لكن أنْ تكُونَ لوحدك في منتصفِ الغابةِ، قاتل أَو من غير لَيسَ عادة فكرةَ ذكية. |
Ben çıkabilirsin diyene kadar bir yerde tek başına kalmak. | Open Subtitles | معناه يجب أن تكوني لوحدك في مكان ما حتى أقرر أنا قضاءه |
Bu saatte neden tek başına dışarıdasın? | Open Subtitles | إذاً ، لماذا تخرجين لوحدك في مثل هذا الوقت المتأخر ؟ |
Yakında geri gelecek. tek başına bu derin ormanda yolunu bulmak zor. | Open Subtitles | من الصعب إيجاد طريقك لوحدك . في عمق هذه الغابة |
O zaman beni vur, ve kim olduğunu, nerden geldiğini, nereye gideceğini, bir sonraki adımının ne olacağını bilmeden karanlık bir ormanın orta yerinde tek başına kal. | Open Subtitles | إذا أطلق النار علي وستكون لوحدك في وسط الغابة المظلمة بدون أي فكر من تكون وأين تذهب |
Kocan, dışarıda zorbalık ederek üçüncü dünyayı katlederken, beş yıldızlı otelde tek başına oturmak gibisi yok. | Open Subtitles | إنه أمر ممتع في جلوسك لوحدك في فندق ذو خمسة نجوم بينما يسحق زوجك العالم الثالث بالخارج تحت كعب حذائه |
Bu işte yalnız değilsin. | Open Subtitles | و أنت لست لوحدك في هذا |
Bu geç saatte yalnız başına nereden geliyorsun? | Open Subtitles | ما الذي يبقيك لوحدك في الخارج حتى هذه الساعة المتأخرة ؟ |
Ve sonunda kendini üzerinde "aşkı unut çikolataya sarıl" yazan svetşörtle dairende televizyonun karşısında yalnız başına kıvrılarak oturup rulo köfte yerken bulacaksın. | Open Subtitles | وعندها تمكثين لوحدك في شقتك الصغيرة متقوقعه امام التلفزيون تأكلين حزينة لحم و خبز لوحدك |
Ayrıca egzotik kuşlarla dolu bir evde, yalnız başına şarap içiyor olacaktın. | Open Subtitles | وستشربين النبيذ لوحدك في منزل مليء بالطيور العجيبة |
Hayır.hayır, Bu salaklarla bir daha kavga etmeye hiç niyetim yok. tek başınasın. | Open Subtitles | لا، لا، لا توجد لي اي رغبة في التورط مع هؤلاء الأشخاص مرة أخرى، أنت لوحدك في هذا |