Pek değil, Mösyö. Bu meslekte bazen şans gerekir. | Open Subtitles | ليس تماماً يا سيدي أحياناً في تخصصي يحدث أن تكون محظوظاً |
Uh, Pek değil. | Open Subtitles | ليس تماماً هل الثالثة والربع مناسباً لك؟ ليس تماماً |
Pek değil. | Open Subtitles | لا ليس تماماً اعتقد أني لاحظت حقيبة سفر على فراشك |
Tam değil, aslında üzülmek istemiyorum. | Open Subtitles | ليس تماماً لكن ليس من الضروري أن تكون جزينة |
- Orası dünyanın bir ucu kardeşim. - Pek sayılmaz. | Open Subtitles | إنها بعيدة بعد العالم يا صديقي - ليس تماماً - |
Tamamen değil. Eğer gemiler orada değilse, biz onun blöfünü görmüş oluruz... ve baştan beri haklı olduğunu bize söyleyebilirsin. | Open Subtitles | ليس تماماً , إذا كانت السفن ليست هناك فسيكون اتصاله خادعاً |
Bana ikisinin de aynı anda öldüklerini söyleme sakın. Pek değil. | Open Subtitles | لا تخبرني أنهم ماتوا في نفس اللحظة - ليس تماماً - |
Pek değil, ama daha henüz hiçbir şeyi göz ardı etmeye hazır değilim. | Open Subtitles | .. ليس تماماً لكن لست مستعدة للحكم على أي شيء حتى الآن |
Pek değil. Görünüşümüz benzer ama o kadar. | Open Subtitles | ليس تماماً, نبدو متشابهتان ولكن هذا أين أنتهي الأمر |
Pek değil. Bize düğün hediyesi olarak çim biçme makinesi vermişti. | Open Subtitles | ليس تماماً ، لقد أعطتنا جزازة العشب هدية للزواج |
Hayır, Pek değil. Bana zahmet olmaz. | Open Subtitles | لا, ليس تماماً هذا ليس مزعجاً بالنسبة ليّ |
Pek değil. Belki dans ettiğim için başım döndü. | Open Subtitles | ـ ليس تماماً ـ أظن أنها تتحرك، ربما من الرقص |
- İşler iyi. Meşgulsün. - Pek değil. | Open Subtitles | العمل جيد, أنت مشغول ليس تماماً |
Pek değil. 911'i arayan bendim. - Vurulmuş. | Open Subtitles | ليس تماماً , انا من إتصلت بالنجده |
Pek değil. Bazı parçaları kafamda birleştirdim. | Open Subtitles | ليس تماماً حللت بعض الوقائع بنفسي |
Pek değil, hepsi yüzlerini süveterlerinin şapkalarıyla örtmüştü. | Open Subtitles | ليس تماماً كانوا يضعون القبعات |
sonra sigaradan konuştunuz Tam değil, sanki böbürleniyordu | Open Subtitles | ثم عدتما للحديث عن السجائر ليس تماماً , فهو كان مفتخراً بهذا |
Profile neredeyse uyuyorlar ama Tam değil. | Open Subtitles | إنهم تقريباً يلائمون المواصفات ولكن ليس تماماً |
- Sabaha taburcu edilmiş olur herhâlde. - Pek sayılmaz. Göğüs boşluğunda kanaması var. | Open Subtitles | ليس تماماً لديه نزيفٌ في تجويفه الصدريّ |
- Pek sayılmaz. Aynı tas aynı hamam. | Open Subtitles | ليس تماماً تقريباً الأمور ذاتها |
Tamamen değil ama biraz zor görünüyor. | Open Subtitles | حسنا , ليس تماماً, ولكنه يبدو انه يمتدد. |
Anlıyorum. Oh... bence anladığını söylüyorsun ama anlamıyorsun, tam olarak değil. | Open Subtitles | أنت تقولين بأنك تتفهمين الأمر و لكنك لست كذلك, ليس تماماً |