"ليس عذراً" - ترجمة من عربي إلى تركي

• bahane değil
• mazeret değil
• bahane olamaz
• Bahanesi yok
• mazeret olamaz
• bahanesi olamaz
• için bir sebep değil

Ellis, annenle hep zor zamanlar geçirdim ama bu bir bahane değil.
إليس، لقد كان دائماً الوقت عصيباً مع والدتك ولكن هذا ليس عذراً

Sebepsiz ve şiddetli bir saldırıydı ancak bu bahane değil...
كان ذلك هجوماً عنيفاً غير مبرّر لكنّ ذلك ليس عذراً

Bu bahane değil.
و أنت تشعر و كأن هذا صحيح يا أبي إنه ليس عذراً الناس في الخارج مرضى

Sahip olmamak, olmaya çalışmamak için mazeret değil.
عدم ملكية شيء ليس عذراً لكي لا يحصل الشخص على ما يريده

Evet ama bu insanları aşağılamak için mazeret değil.
نعم , ولكن هذا ليس عذراً لنكون أنذال مع الناس

-Hayır. O seni gerçekten seviyor. Ve bu bir bahane olamaz.
نعم ، انه يحبك وذلك ليس عذراً لعدم الذهآب.

Benim için çok kötü bir geceydi. Bahanesi yok.
انها ليلة مريعة ليّ هذا ليس عذراً

Bu bir mazeret olamaz. Kazayla veya değil, masum bir kız öldü.
هذا ليس عذراً فتاة بريئة ماتت ، حادث أم لا

Bıçak taşımanın hiçbir bahanesi olamaz.
ليس عذراً لحمل سكين معك

Lisede kabadayılık taslanması diktatörlere malzeme sağlamaya bahane değil.
الحصول على مضايقات في المدرسة الثانوية ليس عذراً لدعم الطغاة

Sanki ev tertemiz de. Boktan evimiz domuz olman için bahane değil.
أسمع، منزلنا الفوضوي ليس عذراً لك لتصبح خنزيراً

Bu bir bahane değil. 1 saate burada olmaları gerek.
هذا ليس عذراً, عليهم أن يتواجدوا هنا خلال ساعة

Bu bir bahane değil. Hiç de ğil hem de.
لكن هذا ليس عذراً ليس عذراً على الاطلاق

- Muhtemelen haklısın ama bu bana yalan söylemen için bahane değil. - Anlamıyorsun baba.
لكن هذا ليس عذراً للكذب علي أبي لن ..

Bu bir bahane değil. Sadece olanlar için bir açıklama.
هذا ليس عذراً, إنه مجرد تفسير لما حدث

Biliyorum mazeret değil ama çok yoğun bir haftaydı.
لقد كان أسبوعاً مجنوناً لكني أعرف أن هذا ليس عذراً

Bu da mazeret değil.
-إنكِ تحت الكثير من الضغوطات -وذلك لايزال ليس عذراً

Tamam, peki, bu bir mazeret değil. Haklısın.
حسناً، أجل، هذا ليس عذراً أنت محق

-Yine de bu bir mazeret değil.
. مازال ذلك ليس عذراً لـ..

üzgünüm ve bu bir bahane olamaz biliyorum ve yemin ederimki işimi etkilemesine izin vermeyeceğim.
أنا آسفة , حسناً , أنا أعرف بأن هذا مازال ليس عذراً وأقسم لكِ , بأنني لم أكن أنوي أن يأثر هذا على عملي

Ama bunun Bahanesi yok.
ولكن هذا ليس عذراً

Sunum için hazırlanman gerektiğini anlıyorum, ama bu, bakım-onarım işleri için bir mazeret olamaz.
أنا أفهم حاجتك للإستعداد من أجل عرض المواهب -أجل , حقاً -لكت هذا ليس عذراً , فلديك مسؤوليات الصيانة

Bu hastalıklı bir hayal gücünün bahanesi olamaz.
هذا ليس عذراً لهذا الهووس

Bu böyle davranmak için bir sebep değil.
إن هذا ليس عذراً كي تتصرف مثل الأطفال هكذا