150 bin. Ama bu hiç mantıklı değil. Parayı almamıştık. | Open Subtitles | مئة وخمسين ألفاً، ولكن ذلك ليس له معنى نحن لم نأخذ المال |
Bu hiç mantıklı değil. | Open Subtitles | حسناً ، اللذي قلته ليس له معنى |
Bu hiç mantıklı değil. Bu intihar. | Open Subtitles | حسناً، هذا ليس له معنى |
Eski Dünya'da hastalığının adı bi-polar'dı ama şu an bunun bir anlamı yok. | Open Subtitles | في العالم القديم يسمى اضطراب ثنائي القطب مرض نفسي يجعل الشخص يقوم بأفعال طائشة لكنه ليس له معنى هنا. |
Muhtemelen bunun bir anlamı yok diye düşünüyorsunuz. | TED | ربما تعتقدون أن ذلك ليس له معنى. |
İnsanların kırmızı ışıkta beklerken iki saniyeliğine dinleyecekleri bir şey üzerinde aylarca çalışmak çok saçma. | Open Subtitles | و ليس له معنى ان نعمل على شئ لشهور لشخص ما يستمع له لثانيتين في فترة إنتظاره بالسيارة عند الإشارة الحمراء |
Şu an bunun anlamsız geldiğini biliyorum ama şunu bilmelisin ki babamız iyi bir adamdı. | Open Subtitles | أعرف أن هذا ليس له معنى في الوقت الراهن ولكن عليك أن تعرف أن أبينا هو رجل جيد |
Hayır, bu hiç mantıklı değil. | Open Subtitles | لا، هذا ليس له معنى |
Hayır, bu hiç mantıklı değil. | Open Subtitles | لا،هذا ليس له معنى. |
Bu hiç mantıklı değil. Ona güvenmiştim. | Open Subtitles | هذا ليس له معنى لقد وثقت به |
Bu hiç mantıklı değil. | Open Subtitles | هذا ليس له معنى. |
hiç mantıklı değil. | Open Subtitles | هذا ليس له معنى. |
Sizinle birlikte olmayınca zamanın bir anlamı yok. | Open Subtitles | الوقت ليس له معنى عندما لا أكون معكِ. |
Mark, bunun bir anlamı yok. | Open Subtitles | . مارك , هذا ليس له معنى |
Size söyledim, bunun bir anlamı yok. | Open Subtitles | أخبرتكِ، ليس له معنى. |
Burada zamanın bir anlamı yok. | Open Subtitles | الوقت ليس له معنى هنا، |
Bu çok saçma! | Open Subtitles | هذا ليس له معنى |
Neveu bunun anlamsız olduğunu söyledi. | Open Subtitles | لقد قالت أن ليس له معنى |