Kızağı görmüştüm. bunun için gelmedim. | Open Subtitles | رأيت المنزلقة من قبل ليس هذا سبب مجيئي إلى هنا |
- Ama burda olmamın sebebi bu değil... | Open Subtitles | ليس هذا سبب وجودي هنا هذا الرجل مريض فعلا |
Burada olmamın nedeni o değil, o yüzden gidebilirsin. | Open Subtitles | نعم.حسناً ، ليس هذا سبب وجودي هنا لذا تستطيع الذهاب ؟ |
Serpantin kayışı aşınmış ama arabanın çalışmama nedeni bu değil. | Open Subtitles | الحزام مهترئ، لكن ليس هذا سبب عدم عمل السيارة |
Geliş sebebim bu değil. | Open Subtitles | ليس هذا سبب حضوري |
Senin bu yüzden özlemeyeceğim ki. | Open Subtitles | ليس هذا سبب افتقادي لك. |
Evet, birkaç yumruk yedim ama anahtarı yutuşumun sebebi o değildi. | Open Subtitles | لم يتم تعذيبي أعني، أجل .. تلقيت لكمات عدة مرات ولكن ليس هذا سبب أخذي المفتاح |
Belki yaptı ama ona iyi davranmalarının sebebi bu değildi. | Open Subtitles | , ربما قد فعل ذلك ..ولكن ليس هذا سبب كونهم لطفاء معه |
Hanımefendi, burada bunun için değiliz. Aslında,oturabilir miyim? | Open Subtitles | ليس هذا سبب وجودنا يا سيدتي أيمكنا أن نجلس؟ |
bunun için burada değilim. Onu korumak için buradayım. İhtiyacı olan şey o. | Open Subtitles | ليس هذا سبب وجودي هنا أنا هنا لحمايتها هذا ما احتاجته |
Güzeldi, ama buraya bunun için gelmedik. | Open Subtitles | هذه مزحة جيدة ولكن ليس هذا سبب وجودنا هنا |
Peki, olabilir, ama, aramamın sebebi bu değil. | Open Subtitles | حسنا , من الممكن ان هذا الصحيح لكن , ليس هذا سبب اتصالي |
Çıkışı gözetlemenin sebebi bu değil. | Open Subtitles | ليس هذا سبب مراقبتك لباب الخروج |
Burada olma sebebi bu değil. Onlardan kaçıyor. | Open Subtitles | ليس هذا سبب وجودها هنا.إنها هاربة منهم. |
Çok saçmalar ama o yüzden gelmedim. | Open Subtitles | انهم مثيرين للسخرية، لكن لا، ليس هذا سبب وجودي هنا |
Yani evet rahatsız ettin ama o yüzden ayrılmadı. | Open Subtitles | اعني لقد ازعجتها لكن ليس هذا سبب إستقالتها |
Bir reklamcım var, doğru ama Manhattan'ın en iyi 25 doktoru arasına seçilmemin nedeni bu değil. | Open Subtitles | هل لدي وكيل اعلانات، نعم لدي. لكن ليس هذا سبب اختياري ضمن قائمة افضل 25 طبيب في منهاتن |
Bir reklamcım var, doğru, ama Manhattan'ın en iyi 25 doktoru arasına seçilmemin nedeni bu değil. | Open Subtitles | نعم، لدي اعلان لكن ليس هذا سبب اختياري في لائحة افضل 25 طبيب في منهاتن |
Arama sebebim bu değil. | Open Subtitles | ليس هذا سبب أتصالي بكما |
Şey, kötülememin nedeni o değil. | Open Subtitles | حسناً، ليس هذا سبب عدم رغبتي بالكتابةعنهذا. |
Senin bu yüzden özlemeyeceğim ki. | Open Subtitles | ليس هذا سبب افتقادي لك. |
Evet, birkaç yumruk yedim ama anahtarı yutuşumun sebebi o değildi. | Open Subtitles | أعني، أجل .. تلقيت لكمات عدة مرات ولكن ليس هذا سبب أخذي المفتاح |
- Soğukluğumun sebebi bu değildi. | Open Subtitles | بسبب وطني وكل شيء - ليس هذا سبب تحفظي تجاهك - |
Çocukları severim ama buraya girme sebebim o değil. | Open Subtitles | ، أحب الأطفال ولكن ليس هذا سبب وجودي هنا |
Burada bulunma nedenim bu değil. O adamın ruhu hasta. | Open Subtitles | ليس هذا سبب وجودي هنا هذا الرجل مريض فعلا |