Geçirdiğin kaza nedeniyle artık masa servisi yapmaman gerektiği önerildi. | Open Subtitles | بسبب حادثة أبي الأخيره أُقترح ألا تخدم على مائدة الطعام |
Cuma akşamı saat dokuz için terasta bir masa istiyorum. | Open Subtitles | أستمع, أريد مائدة على التراث يوم الجمعه في تمام التاسعة |
Beyaz karlar ortasında, iki kişilik çok güzel bir masa hazırlanmıştı. | Open Subtitles | لقد كان هناك مائدة عشاء جميلة وسط منطقة بيضاء ثلجية واسعة |
Çünkü yabancılarla dolu bir masada özel hayatımı paylaşmak istemedim. | Open Subtitles | لأننى لم أولع بمناقشة حياتى الخاصة على مائدة مُمتلئة بالغُرباء |
İlk önce araba bizi buraya getirdi, şimdi de yemek masası. | Open Subtitles | أولاً،العربة أحضرتنا إلى القلعة والآن مائدة العشاء |
5000 kilometreyi ailemle.. ...yemek masasına oturmak için aşıyorum. | Open Subtitles | أقضي 3000 ميل لأبقى على مائدة عشاء مع عائلتي |
Benim evimdeydi, sen girişte volta atarken fahişe mutfak masasının altına saklanmıştı. | Open Subtitles | لقد كانت في منزلي العاهرة تحوم تحت مائدة المطبخ بينما تبحث عنها |
- masa için neden çiçek toplamıyoruz? | Open Subtitles | لم لا تقطفى بعض الزهور لنضعها على مائدة العشاء؟ |
Altı kişilik masa lütfen. En iyi ne varsa. | Open Subtitles | أيها الساقي نريد مائدة لستة أفراد أفضل ما لديك |
Yüksek masada sunulacak. Uzun, beyaz masa örtüsü... | Open Subtitles | على أن تكون المنضدة عالية عليها مفرش مائدة أبيض طويل |
Eski bir masa örtüsü veya eski bir takım elbise veya kullanmadığın gümüş? | Open Subtitles | مفرش مائدة قديم ، حلة قديمة أو بعض من الفضة المصبوبة |
Tam buraya, tatlı yavru. Evdeki en iyi masa. Buraya otur. | Open Subtitles | هنا تماماً.بطة جميلة.أفضل مائدة في المطعم كله.هنا تماماً.إجلس هنا |
Harika bir masa. Tıpkı evdeki gibi. | Open Subtitles | مائدة جيدة , تماماً مثلما يوجد فى بلادنا |
Güzel masa. Sanki evdeyiz. | Open Subtitles | مائدة جيدة , تماماً مثلما يوجد فى بلادنا |
masada oyun oynuyor. Evet lütfen bir şişe şarap daha. | Open Subtitles | العاب الكومبيتر على مائدة الطعام نعم رجاءا زجاجة نبيذ اخرا |
yemek odası masası 45 kişilik ve 1815 kilo ağırlığında. Bu, dünyadaki tek bütün mermer masa. | Open Subtitles | "تحتوى مائدة غرفة الطعام على 45 مقعدا وتزن 1600 كلغ" |
Şu senin evli olmayan tek kişi olduğun... ..seni çocukların masasına oturttukları aile toplantıları gibi. | Open Subtitles | مثل فائدة العائلة عندما تكونين الوحيدة العزباء فيجعلونك تجلسين على مائدة الأطفال |
Giderken şu pisliğin masasının yanından geç kafasına bir dirsek at. | Open Subtitles | امشي بالقرب من مائدة ذلك الحقير واضربه بالمرفق في رأسه |
...ama asıl yemek, yemek Bölümünde açık büfe oldu. | Open Subtitles | لكن العشاء الفعلى كان على مائدة فى قاعة الطعام |
Çünkü odamda bir masam, iki sandalyem ve içkim var eğer istersen. | Open Subtitles | لأن لدي مائدة بأكثر من كرسي في غرفتي وخمر أيضاً إذا كنت تحتاج |
Uzun yıllar boyunca Antony, Julius Sezar'ın masasından düşen kırıntılarla beslendi. | Open Subtitles | -لسنوات عديدة -تغذى انتونى على الفتات -الذى يقع من مائدة القيصر |
Hasımlarım karşısında önüme sofra kurarsın başımı yağla meshedersin kasem taşkındır. | Open Subtitles | أنت أعددت مائدة قبلي في وجود أعدائي أنت تمسح رأسي بالزيت |
Özür dilerim, bütün giysilerinizi çıkarın... hey, biliyorsun, neden masanın üzerine eğilmiyorsun? | Open Subtitles | اخلعي كل ملابسك و استلقي علي مائدة الكشف |
Üniversitede bir heykeli ve komşusunun bilardo masasını patlatmış. İki yıl hapis yatmış. | Open Subtitles | لقد فجر تمثال الكلية على مائدة بلياردو أحد الجيران |
Buna bir benzetme şöyle olurdu; yemek masasında oturup acıkmayı beklemezsiniz, o zaman yatağın içinde yatıp uykunuzun gelmesini de beklemeyin. | TED | لذا المقارنة ستكون، أنت لن تجلس أبدًا على مائدة الطعام منتظرًا أن تجوع، فلماذا إذًا ستسلقي على سريرك منتظرًا أن تنعس؟ |
Fotoğraf çerçevesi, gümüş bir şamdan, eski bir dantel altlık. | Open Subtitles | إطار صُورة، شمعدان من الفضّة، ومنديل مائدة قديم. |
Tatilde bir akşam yemeği sofrasında belki Bob amca sizinle aynı fikirde değildir ama belki Bob amca torunları için endişeleniyordur veya kuşları seviyordur. | TED | على مائدة العشاء في المناسبات وقد لا يوافق العم بوب على ذلك، ولكن، تعرفون، فقد يكون العم بوب قلقاً على أحفاده، وقد يحب الطيور. |
Benim sadece yemek sofrasında bir iskemlem varken onun mecliste var. | Open Subtitles | ومقعد في البرلمان كما قلت واحد في بلدي مائدة العشاء الخاص. |