Ama Martun Sarkissian izole şekilde duruyor. Sadece tek ve belli bir kişiyle iletişim içerisinde oluyor. | Open Subtitles | لكن يبقى (مارتون ساركيزيان) معزولا، ولا يتعامل سوى مع شخص واحد. |
Martun kırmızı alarm verdi. Kızı kendisini bir araba kazasına karıştırmış. | Open Subtitles | (مارتون) في حالة تأهب قصوى، تعرضت إبنته لحادث سيارة. |
Martun'un beni ve Layla'yı öğrenmesine izin veremem. | Open Subtitles | لا يمكنني أن أدع (مارتون) يكتشف ما بيني وبين (ليلا). |
Sonra Jane Wilkinson ve Merton Dükü. | Open Subtitles | و(بيني درايفر) ومن ثم (جين ويلكنسون) ودوق "مارتون" |
Albay Merton Bell. | Open Subtitles | ،الدفاع الأول الخاصة (العقيد ( مارتون بيل |
Babam, Bayan Martone'a aşıktı. | Open Subtitles | أبي كان يحب السيدة (مارتون) |
Martun bir havuz partisi verdi. Herkes oradaydı. | Open Subtitles | أقام (مارتون) حفلة عند المسبح، كان الجميع هناك. |
Martun işi bitene kadar bir yere gitmiyorum. | Open Subtitles | لن أرحل، ليس حتى ينتهي أمر (مارتون). إنتبه لنفسك. |
Ari kavradı. Martun'u Colby'nin suçu ona attığına ikna etti. | Open Subtitles | إكتشف (آري) الأمر، وأقنع (مارتون) أنّ (كولبي) كان يحاول الإيقاع به. |
D.J., eğer şimdi uzaklaşırsak Martun kayar. | Open Subtitles | (دي جاي)، إن إنسحبنا الآن، سيفلت (مارتون). |
Martun onun için yaptığım her şeyi unuttum. Amcamsa onun şişko parmağını ısırıyor. | Open Subtitles | نسي (مارتون) كلّ العمل الذي قمتُ به لأجله، وعمي يبقى صامتاً. |
Ben ve Layla hakkındaki gerçek ortaya çıktı. Martun benimle ilgili pek mutlu değil. | Open Subtitles | الآن وقد كُشفت الحقيقة حول ما بيني وبين (ليلا)، (مارتون) ليس سعيداً جدّاً بي. |
Bu adama her şeyi söyleme ihtiyacı içindesin ve haberin olsun Martun'un kulakları büyüktür. | Open Subtitles | لديك هذه الحاجة لتخبر هذا الرجل بكل شيء، وأنا أعلمك، يملك (مارتون) أذنين كبيرتين. |
Martun'a bir başka denemeye yardım ediyor. O gönüllü oldu, o yüzden... | Open Subtitles | إنّها تساعدني فحسب في محاولة جديدة للنيل من (مارتون)، أتفهمينني؟ |
Yumuşak ve Martun'un onu terfi ettirmiş olmasının tek nedeni Layla'nın bacaklarını kapatamamış olması. | Open Subtitles | إنّه ضعيف، والسبب الوحيد الذي دفع (مارتون) لترقيته هو أنّ (ليلا) لم تستطع كبح شهواتها. |
Hayır adam. O, Martun Sarkissian'ın kızı. | Open Subtitles | كلا يا رجل، تلك إبنة (مارتون ساركيزيان). |
- Bu, onunla ilgili değil. Bu, Albay Merton Bell'in seni bana ulaşmak için kullanmasıyla ilgili. | Open Subtitles | الأمر ليس حول ذلك، الأمر حول إستغلال العقيد (مارتون بيل) لكِ للوصول إليّ. |
Lord Merton'ın seni utandıracak şeyler söylemesini ben engelledim. | Open Subtitles | وجودي يمنع اللورد (مارتون) من قول أي شيء ليحرجك |
Bryan Martin, Penny Driver, Jane Wilkinson ve hatta Merton Dükü. | Open Subtitles | (جين ويلكنسون)، وحتى دوق "مارتون" |
Anladığıma göre Merton Dük'ünden geliyor. | Open Subtitles | من دوق "مارتون"، أفهم ذلك |
Bay James Martone. | Open Subtitles | السيد (جايمس مارتون) |