İnsanların yaptığını sandığımız ve gerçekte yaptıkları şey arasındaki fark çok büyük. | Open Subtitles | الثغره بين مانعتقده ان الناس تفعله وبين حقيقه مايفعلونه لهو أمر شنيع |
Tek yaptıkları, ayakta dikilip sarhoş olmak. Rezalet. | Open Subtitles | كل مايفعلونه أنهم يقفون مجتمعين ويشربون, هذا أعرج |
Her sene, aynı külhanbeyi doktorlar grubu gelir, yaptıkları tek şey, içmek, kadınlara sarkmak ve etrafı çöplüğe çevirmektir. | Open Subtitles | في كل سنة يحضر الأطباء المختلون ذاتهم وكل مايفعلونه هو الشرب ومغازلة النساء وتدمير المكان |
Kıyıda insan görebiliyordunuz fakat ne yaptıklarını görmek mümkün değildi. | Open Subtitles | تستطيع رؤية ناس على اليابسة لكن بعيدون ولايمكنك معرفة مايفعلونه |
Onları affet Tanrım. Çünkü ne yaptıklarını bilmiyorlar. | Open Subtitles | إغفر لهم, ياإلهي, لأنهم لايعلمون مايفعلونه |
- olarak açıklamak üzereler. - Yo, yo, hata yapıyorlar. | Open Subtitles | ـ مشتبه به مبدئيا ـ لا ، لا ان مايفعلونه خطأ |
Tek yaptıkları insanları çalışma hakkından mahrum etmek. | Open Subtitles | فكما ترى، إن كل مايفعلونه يجحدون الناس من حق العمل |
İnsanların tüm yaptıkları şu aptal okul dansı hakkında konuşmak. | Open Subtitles | كل مايفعلونه هو التحدث عن حفل التخرج الغبي |
Tek yaptıkları balık tutmak ve yemek, yalnız kalmama izin vermiyorlar, sende kalabilir miyim? | Open Subtitles | كل مايفعلونه صيد السمك وبعد ذلك أكل السمك لكنه ليس مسموح لي البقاء لوحدي لذا، هل يمكنني أن أَبقى معك؟ |
Kamu konutlarındaki bu insanlara yaptıkları iş boka sardı. | Open Subtitles | لتجمعه اليوم. مايفعلونه بهؤلاء الناس في المساكن الشعبية أمر سيء لعين. |
Tek yaptıkları insanları çalışma hakkından mahrum etmek. | Open Subtitles | فكما ترى، إن كل مايفعلونه يجحدون الناس من حق العمل |
- Evet, süte yaptıkları şey. | Open Subtitles | نعم, ذلك مايفعلونه لعمل الحليب |
- Çünkü yaptıkları bu, Harry. | Open Subtitles | لان ذلك مايفعلونه معنا يعبثون بنا |
Onları aşağı indiremiyorsak, yukarıda yaptıklarını değiştirebiliriz, değil mi? | Open Subtitles | ان لم نستطع انزالهم على الاقل يمكننا ان نغير مايفعلونه صحيح |
yaptıklarını aşağıdan izlemen gerekir. | Open Subtitles | يجب أن تكوني في الأسفل هناك لتشاهدي مايفعلونه. |
Gözlerimin içine bakmayı öğrenecekler ve bunu anlayabilmem için neler yaptıklarını açıklayacaklar. | Open Subtitles | وشرح مايفعلونه كي أفهم. عندما أسأل سؤالا، سيجاوبونه. |
Onlara gülmek ve yaptıklarını eleştirmekten başka bir şey değil. | Open Subtitles | ثم الضحك عليهم وانتقاد مايفعلونه |
Peki ne yaptıklarını biliyorlar mı? | Open Subtitles | هل يعرف هؤلاء الناس مايفعلونه هناك ؟ |
Evet, öyle yapıyorlar. | Open Subtitles | أجل, أعتقد هذا مايفعلونه أليس كذلك؟ |
Çocuklara böyle yapıyorlar işte. | Open Subtitles | هذا مايفعلونه في الغالب للأطفال |
-Öyle yapıyorlar anne. | Open Subtitles | هذا مايفعلونه يا أمي |
- Dinleyin, moralimizi bozmaya çalışıyorlar. | Open Subtitles | مايفعلونه شئ طفولى |