Brady nerede? Birincilik ödülümüz, Fare labirenti yapan Brady'ye gidiyor. | Open Subtitles | الجائزة الأولى من نصيب برايدي الذي قام ببناء متاهة الفأر |
Ve burada gördüğünüz şey bir farenin labirenti çözmeye çalışması. Bu 6 kollu bir labirent. | TED | ان ما ترونه هنا هو فأر يحاول ان يحل معضلة انها عبارة عن متاهة بستة أذرع .. وهناك القليل من المياه في المتاهة |
Kurumsal labirente hoş geldin. Bu saçmalıktan dolayı özür dilerim. | Open Subtitles | مرحباً بك في متاهة الشركه أنا آسف على الإجرائات المعقده |
Ancak bunun bizi bir sürdürülemezlik labirentine sürükleyip sürüklemediğini sadece zaman söyleyecek. | TED | ولكن الوقت وحده من سيحدد ما إذا كان ذلك قد قادنا في متاهة من عدم الاستدامة. |
Hikayenin rotası boyunca, labirentin fiziksel bir labirent değil de bir roman olduğunu keşfeder | TED | ويكتشف خلال القصة، أن المتاهة ليست متاهة مادية وإنما هي رواية. |
Havalandırma labirentinde emekleyerek Marshall'ın odasına gidip, şifre bozucuyu alacaksın kasa odasına geçeceksin ve şifreleri bozacaksın. | Open Subtitles | ستضطر الى الزحف خلال متاهة من الأعمدة الى مكنب مارشال وتأخذ المفتاح, وتصل الى القبو, ثم تفك الرمز, |
Kalp zalim tuzaklarla... ve bayağı engellerle kuşatılmış bir labirenttir. | Open Subtitles | إن القلب ما هو إلا متاهات متاهة تعانى من المزالق الوحشية و العقبات الوسطية |
Peynir olmayan bir labirentteki fareler gibi. Bu bir görev, John. | Open Subtitles | فئران في متاهة دون جبن |
Böyle bir şey. Devasa bir labirent var, Joey orada oturuyor ve tableti oynatarak labirenti hareket ettiriyor. | TED | تفضل. هناك متاهة عملاقة، وجوي يجلس هناك، والمتاهة تتحرك عند إمالة الحاسوب اللوحي. |
Bunu öğrenmek için Barnes labirenti adlı bir test kullandık. | TED | وللإجابة، أجرينا اختباراً يدعى متاهة بارنيز |
Sizin mimarlarınız tarafından tasarlanan en iyi labirenti kullanmak. | Open Subtitles | أنها أستخدام أفضل متاهة تم تصمميها بواسطة بنائيك. |
Koruma labirenti, hendek, beyazlatılmış kereste yer döşemeleri ve dipsiz bir kuyu. | Open Subtitles | متاهة أشجار ، خندق أرضيات خشبية صلبة ، وحفرة بلا قاع |
Köklerin labirenti, birçok canlı için izbe bir yaşam ortamıdır. | Open Subtitles | إن متاهة الجذور بيئة غامضة للعديد من المخلوقات |
Örneğin; Japonya' da Hokkaido Üniversitesi'nde bir grup, cıvık mantarları bir labirente koydular. | TED | كمثال، قام فريقٌ بجامعة هوكايدو اليابانية .. بملء متاهة بعفن الوحل. |
Rahim boynuna ulaşan spermler uçsuz bucaksız bir labirente adım atmış oluyorlar. | Open Subtitles | حين يدخلون إلى عنق الرحم، يصيرون في متاهة من الأنفاق المغلقة. |
ayağa kalkma ve kendimizi bu fare labirentine sıkıştırdığımızı anlama zamanıdır. | Open Subtitles | أنه يجب علينا ألا نسمح لأنفسنا بأن نحشر في متاهة الجرذة هذه |
Yalnızca sikik bir labirentin peşine düşüp karımı öldürdün, soy ağacımı ciddi şekilde budayıp attın. | Open Subtitles | لقد قتلت زوجتي، جرّدت شجرة عائلتي بشكلٍ شديد وكل ذلك لمُطاردة متاهة لعينة ما. |
Karnı aç. Bu yüzden buz labirentinde fok arıyor. | Open Subtitles | إنه جائع، وهو يبحث عن الفقمات عبر متاهة الجليد هذه |
Engin ve güzel bir labirenttir elbet fakat labirenttir işte nihayetinde. | Open Subtitles | ،متاهة كبيرة وواسعة .ولكن فى النهاية، هي متاهة |
labirentteki bir sıçansın. | Open Subtitles | أنت جرذٌ لعين داخل متاهة |
İkarus, Minos tarafından hapsedildiği labirentten kendi yaptığı kanatlarla uçarak kurtulmuştur. | Open Subtitles | إيكاروس تاه في متاهة والتي هرب منها مستخدماً الأجنحة التي صنعها بنفسه |
Labirent normal bir labirent değil. Büyülü labirent tamam mı? | Open Subtitles | ذلك المَكان ليسَ فقط مجرد متاهة، بل متاهة سحرية، حسناً؟ |
Hemen oraya gitmezsem Maze kesin problemi kendi başına çözecek. | Open Subtitles | وإذا كنت لا تحصل هناك في وقت قريب، مما لا شك فيه متاهة حل المشكلة نفسها، والتي عادة ما |
Grinch burada ki, yani Boz Labirentte ki, alışılmış ayılardan birisi. | Open Subtitles | غرانش واحد من اكثر الدببة تواجدا في منطقة متاهة الدببة الرمادية |
Bazı solucanlar labirentleri kolayca öğrenebilir. | Open Subtitles | يُمكن للدودة المُسطَحة تعلم كيفية التفاوض علي متاهة. |
Dickson'ın Yunan labirentindeki gibi düz bir çizgide koşturup duruyordum ve filozoflar burada kaybolmuştu, gizli bir ajanın da başına geldiği gibi. | Open Subtitles | كنت أجري في خط مستقيم والتي مثل متاهة (ديكسون) اليونانية والفلاسفة ضاعوا، كما العميل السري أيضًا |
Anlamış olmalısınız, Senatör, adam labirent gibi bir arazide yaşıyor. | Open Subtitles | أنت يجب أن تفهم إحتلال الرجل لمنطقة أمر مثل متاهة |