Şimdi arabaların 80 metre aralıklarla dizildiğini ve bu yolda durmaksızın gittiklerini düşünün. | TED | و لنفرض أن السيارات متباعدة 80 متراً عن بعضها البعض، وأنهم دوماً يسيرون على طول هذه الطريق |
Ve çok sık aralıklarla oluyor. | Open Subtitles | وأنها متباعدة بشكل وثيق جدا معا. |
On metre aralıklarla. Gözler yukarda. | Open Subtitles | عشرة أمتار متباعدة وأنظروا للأعلى |
Sadece helyum atomları birbirinden çok ama çok uzakken çalışıyordu. | TED | لقد كانت صالحة فحسب في حالة كانت ذرات الهيليوم متباعدة جداً |
Helyum atomlarının birbirinden çok uzak olması gerekliydi. Ama ne yazık ki sıvı helyumda, helyum atomları birbirlerinin üzerine binmiş halededirler. | TED | نعم .. ذرات هيليوم متباعدة ولكن لسوء الحظ .. في الهيليوم السائل تكون ذرات الهيليوم متراصة فوق بعضها البعض |
GT Karayolu'nun kapatılması ve belli aralıklarla yol boyunca ve her çıkışa adam yerleştirilmesini istiyorum. | Open Subtitles | (أحتاج لخط من الخفارات في الطريق السريع (جي تي وبأماكن متباعدة على طول الطريق وعند كل مخرج -مايا)، أعلم) |
birbirinden çok uzak olmayan mobilyaların etrafında yürüyebileceğim yerlere yürüdüm. | TED | حتى استطعت الحركة وحدي بعد الإمساك بأثاثات المنزل بشرط أن لا تكون متباعدة عن بعضها البعض. |
Biz kesinlikle evli kalabiliriz çünkü ben o kutucukları birbirinden çok uzakta sanıyordum. | Open Subtitles | ... لأنيظننتالخانات متباعدة عن بعضها البعض |
Hayır ölümler birbirinden çok uzak. | Open Subtitles | كلا، فترات القتل متباعدة للغاية |