Belki de asıl zor olan birbirinize karşı yumuşak olmanızdır. | Open Subtitles | ربما إنهُ من الصعب أن تكونا متساهلين مع بعضكما البعض؟ |
"Suç politikalarının yumuşak" olmasından korkan politikacılar seçiyoruz, onları daha sert kanunlar getirmeleri için cesaretlendiriyoruz ve insanların hapsolması için çok büyük bütçeler ayırıyoruz. | TED | نحن ننتخب سياسيين يخشون وصفهم بأنهم "متساهلين مع الجريمة"، مما يشجعهم على تمرير تشريعات قاسية وتخصيص موارد ضخمة لإيداع الناس السجون. |
Efendi Ho'nun anısına size yumuşak davrandık. | Open Subtitles | (الآن بخصوص هذا الفتى (تـشـــن أنا أعتقد أن جميعكم يوافق بأننا كنا متساهلين معكم جميعاً |
Biliyorsunuz ki tüm bu yaptıklarınıza yumuşak davrandık. | Open Subtitles | تعرف.. نن متساهلين م كل هذا |
Fox River'ın eski yönetimindeki, ona ve diğer mahkumlara yönelik yumuşak tutum, herkesi temin derim, asla tekrarlanmayacak. | Open Subtitles | يمكنني طمأنتك أنه مهما كنا متساهلين معه و مع السجناء الآخرين في المأمورية السابقة لسجن (فوكس)، فلن يكون هناك أي تسامح |