O duyguyu, o mükemmel duyguyu bir kez hissedince, sonsuza dek sürmesini istersiniz. | Open Subtitles | احسست بشيء متكامل عندما تحس بهذا الشعور المثالي تريده ان يدوم الى البد |
Seni kendi kanımdan yarattım, senin için mükemmel bir vücüt buldum. | Open Subtitles | لقد صنعتكِ من دمي، وعثرتِ لكِ على جسدٍ متكامل وأسكنتكِ به |
mükemmel uyumla süzülen binlerce hayvan. Göz alıcı, değil mi? | TED | تطيرُ الآلاف من الطيور في تزامنٍ متكامل! أليس هذا ساحرًا؟ |
İnsan güzelliğini ölçmek için, bilimsel olarak kusursuz olan 10 puanlık bir ölçek geliştirdim. | Open Subtitles | لقد أنشأت مِقياس متكامل علمياً مِن عشر نقاط لِقياس الجمال البشري. |
Ancak bu etkileşimler mükemmel bir şekilde dengeli ise o zaman bir şeyler olur. | TED | ويمكن أن تحدث الأشياء إذا كانت هذه التفاعلات.. تتم بتوازن على نحو متكامل. |
Gördüğünüz gibi gökadalar arası uzay pek de mükemmel değil. | TED | حسنا، ليس تماما، ليس متكامل الصفات تماما.. كما ترون، الفضاء المجري |
Basit olarak, efendim, bu mükemmel bir anti-Goa'uld savunma sisteminin temeli. | Open Subtitles | فى الواقع يا سيدى ، هذا هو أساس نظام دفاعى مضاد للجواؤلد بشكل متكامل |
En az benim kadar ümitsiz vaka. Anlayacağın, mükemmel. | Open Subtitles | ورغبتها في الزواج بي قدر رغبتي الموضوع متكامل |
Ben de Glee kulübünde oturup, mükemmel olmayan birkaç icra seyrediyorum ve... sonra aniden bir eleştiri dalgası içimde büyümeye başlıyor, aynen bir volkan gibi ve kendime içinde tutmalısın diyorum ama ağzımdan çıkıveriyorlar. | Open Subtitles | اجلس في نادي غلي و أشاهد آداء غير متكامل لزوجين ولدي عدد هائل من الانتقادات التي تبدأ بالتصاعد داخلي مثل البركان |
Bak, hiçbirimiz gerçekten bu işi mükemmel yaptığını düşünmüyor. | Open Subtitles | انظر ، لا احد منا ظن انه يقوم بعمل متكامل. |
Ben RJ Berger, ve daha demin yarım yamalak bir buluşmadan mükemmel bir kızla çıktım. | Open Subtitles | و قد حصلتُ على موعد متكامل . مع الفتاة المناسبة |
Demek istediğim, seninle ilgili her şey mükemmel olmak zorunda yoksa çılgına dönersin. | Open Subtitles | كأن اي شيء عنك يجب أن يكون متكامل, أو أنك ستذعر. |
Bunun yerine bilim insanları bu kuşların kendi başlarına karar alırken bile mükemmel bir uyumla süzülmelerini sağlayan birkaç basit kurala uyduklarını düşünüyorlar. | TED | بالمقابل، يعتقد العلماء أن هذه الطيور تعتمد على عدة قواعد بسيطة، التي تسمحُ لكل طير باتخاذ قرارات مستقلة، بينما لا يزال يحلق في تزامنٍ متكامل. |
Doğa her zaman mükemmel bir denge sağlar. | TED | تحافظ الطبيعة دائما على توازن متكامل. |
mükemmel, normal bir çocuk ya da adam her bakımdan sağlıklı görünür. | Open Subtitles | فتى عادى متكامل... أو رجل يبدو متعافيا فى كل الأحوال |
İlk Matrix'in, kimsenin acı çekmediği ve mutlu olduğu mükemmel bir dünya için yapıldığını biliyor muydun? | Open Subtitles | هل كنت تعلم أن المصفوفة الأولى... صممت لتكون عالم بشر متكامل... لا أحد يعاني... |
O zaman o onların sorunu, çünkü sen mükemmel birisin. | Open Subtitles | حسنا اذن.. فتلك مشكلتهم لأنك شخص متكامل |
Ve onlar kusursuz bir OS geliştirdiler. | Open Subtitles | وقاموا بتطوير نظام تشغيل متكامل |
"Yeterli" ya da "kusursuz" olabilirsiniz. | Open Subtitles | "يمكنك إختيار مابين "مجرد ملائم أو يمكنك إختيار متكامل |
İki pasif kullanım ve bir tane entegre edilmiş kullanım. | Open Subtitles | اه ،ومرتين في الاماكن السلبيه ومر في موضع واحد متكامل |
Bence doğa bu şekilde resim yapıyor, birer femto kare, fakat tabii ki gözümüz bunu bütünsel bir bileşim olarak görüyor. | TED | اعتقدت أنه بهذه الطريقة ترسم الطبيعة لوحتها إطار فيمتو واحد في كل مرة ولكن بالطبع أعيننا ترى المشهد كمركب متكامل. |