Bu sürecin arkasındaki faktörler çeşitli ve karmaşık, ancak yaşlanma, en nihayetinde hücre ölümü ve bozulması ile oluşur. | TED | إن العوامل المحرّكة وراء هذه العملية متنوعة ومعقدة، ولكن الشيخوخة هي في نهاية المطاف ناجمة عن موت الخلايا وخللها. |
Evli bireyin çeşitli seks partnerleri arzusu ile düzgün bir evliliğin korunması. | Open Subtitles | المصالحة الفرديه بين المتزوجات و الرغبة في مجموعة متنوعة من الشركاء الجنسيين |
Bu tanklar sayıca azdı. farklı kalibrelere ve farklı mühimmata sahiptiler. | Open Subtitles | بالأضافه إلى الكثير من المدافع متنوعة الأعيره، وأنواع متفاوته من الذخيره |
CA:Değişik zamanlarda değişik yollarla birçok kez fotoğraflandın ve asla çizginin önüne kimliğini koymaktan endişe etmedin. | TED | ك أ: إذن فقد أخذ لك صورا بطرق متنوعة و فى أوقات متفرقة و لم تقلق حول وقارك أو اى شئ أخر. |
Komiser, bu oldukça muhtelif bir grup. | Open Subtitles | البعض كانوا أغنياء، البعض فقراء ايها القائد، هذه مجموعة متنوعة جداً |
Uluslararası ve çeşitli gruplardan yararlanma şansını yitirecekler. | TED | وسيضيعون فرصتهم لأجل شبكة تواصل عالمية متنوعة. |
Gerçekte farklında olmadığımız şey Çin'in son derece çeşitli ve çoğulcu, ve bir çok yönden merkezsizleşmiş olduğu. | TED | وما لا نعيه عادة هو حقيقة ان الصين متنوعة جداً وتعددية جداً وهي لا مركزية على الاطلاق |
Her görüntüde, çok çeşitli gelenekten, ülkeden ve zaman diliminden apayrı kostümleri bir araya getirdim. | TED | في كل صورة، قمت بارتداء أزياء مختلفة من تقاليد متنوعة ومختلفة، من بلدان وأطر مختلفة. |
Şimdi bu bölge çok çeşitli ve her ülke kendine özgüdür. | TED | الآن هذه المنطقة متنوعة جدا، وكل بلد فريد بذاته. |
çeşitli korkunç senaryolar uyduruyorlar. | TED | أنها حلمت مجموعة متنوعة من سيناريوهات مرعبة. |
Saturn'e çok sayıda ve çok çeşitli uydular eşlik ediyor. | TED | يصاحب زحل عدد كبير و مجموعات متنوعة من الأقمار. |
Asla mükemmel olmaz çünkü bir pistte birçok farklı türde viraj bulunur. | Open Subtitles | لن تجهز بصفة كاملة لأن المدار يحتوي على أنواع متنوعة من الزوايا |
Ve gün ortasını yaşayan Avrupa'da farklı dillerde yoğun aramalar yapılıyor. | TED | وأوروبا، حيث منتصف اليوم هناك الآن، تجري بقوة خارقة مع باقة متنوعة من اللغات. |
Artık, kendi yıldızından farklı uzaklıklarda bulunan pek çok gezegen olduğunu biliyoruz. | TED | نحن نعلم الآن ان هناك الكثير من الكواكب على ابعاد متنوعة مختلفة من نجومها المضيفة |
ve bunu bile karşılayamayanlar için, değişik burs imkanları sunuyoruz. | TED | و لهؤلاء الذين لا يمكنهم تحمل هذه التكلفة، نوفر لهم مِنحاً متنوعة. |
Çocuklar değişik kapsamlarda problemlere çözümler tasarlıyorlardı. | TED | الأطفال كانوا يصممون الحلول لمجموعة متنوعة من المشاكل. |
muhtelif bir grup, hepsi de nüfusa kayıtlı. | Open Subtitles | مجموعة متنوعة كلها لها حق تصويت |
İnternette pankreas kanseri hakkında beni inanılmaz derecede şaşırtan bir sürü istatistik buldum. | TED | ووجدت إحصاءات متنوعة عن سرطان البنكرياس. وصدمني ما وجدته. |
Bilgin olsun: Verimli ve değişken bir sosyal yaşamım var. | Open Subtitles | لمعلوماتك, أنا أتمتع بحياة إجتماعية رغدة و متنوعة |
Aileme götürmek için bir düzine karışık paketlenmiş alacağım. | Open Subtitles | دزينة متنوعة لي لأخذها إلى عائلتي بالمنزل |
Bu çimentomsu bileşim birkaç farklı şekle dönüştürülebilir, bu da çok yönlü dağıtım metotları sağlar. | TED | هذا المركب الشبيه بالأسمنت يمكن تشكيله لأشكال عديدة، مما يؤدي إلى طرق استخدام عديدة و متنوعة. |
Elizabeth Báthory genellikle yeni yetme, bakire köylü kızları kurban seçer, onları mezarlıklara, bilinmeyen başka yerlere gömermiş. | Open Subtitles | "إليزابيث باثري" دفنت ضحاياها من العذارى في قبور أماكنها غير معروفة حتى يوماً هذا وكانت ألآماكن متنوعة فى بعض المقابر المعروفة و أماكن اخرى مجهولة |