bu da insanların güvenlik duygularının ve modellerinin nasıl değiştiğine dair iyi bir örnek, çok sert bir şekilde ve yeni bilgi almaksızın, yeni bir şey öğrenmeksizin. | TED | و مثال جيد لكيف يشعر الناس بتغيير الأمن، كيف يتغير نموذجهم، عنيف نوعا ما و بدون معلومات جديدة، و بدون معطيات جديدة. |
dediler. Lorcainide ilacının geliştirilmesi, ticari nedenlerle durmuştu, bu çalışma hiçbir yerde yayınlanmamıştı; Artık bu olay yayınlama sırasında taraf tutma (taraflı yayınlama) için iyi bir örnek teşkil ediyor. | TED | تم اهمال تطوير اللوركانايد لأسباب تجارية و لم يتم نشر هذا الدراسة أبداً انها مثال جيد ا الآن للتحيز في النشر |
Ve sevimlilik için de normalüstü uyarıcılar vardır . Size çok iyi bir örnek vereceğim ; | TED | وهناك كذلك جواذب فوق طبيعيه للطاف ، وهنا مثال جيد |
İyi örnek olmam gerekiyor. | Open Subtitles | من المُفتَرَضُ أن أكون مثال جيد |
Bunu konuşmuştuk. Jake'e daha iyi örnek olmalıyız. Güzel. | Open Subtitles | تحدثَـنا عن ذلك نحتاج أن نضع مثال جيد لـ"جايك"َ |
Amelia Earhart 1930'larda öldüğüne göre Henry amcanın nasıl abarttığına güzel bir örnek. | Open Subtitles | حسنا.. خذي في اعتبارك أن أميليا ايرهارت ماتت عام 1930 انها مثال جيد |
Güzel örnekti. Gördün mü? | Open Subtitles | مثال جيد, ارأيت؟ |
Evet, kendisi Cumhuriyet'in kuruluşu açısından iyi bir örnek. | Open Subtitles | نعم, انه مثال جيد لل إعادة تأسيس الكومنولث. |
Bu çok iyi bir örnek oldu. | TED | إنه مثال جيد جداً، كما تعلمون. |
Şimdi eşleştiğimiz insanların bizi nasıl tanımladığına iyi bir örnek olduğunu düşündüğüm kendi hayatımdan bir örnekle tamamlayayım. | TED | لذا اسمحوا لي أن أختتم هذا اللقاء بمثال من حياتي الخاصة إذ أعتقد أنه مثال جيد عن كيفية الاقتران بالأشخاص الآخرين وسيقوم بالفعل بتحديد هوية من نكون. |
Buna çok iyi bir örnek anım var; genç bir hakimken yani daha genç bir hakimken, | TED | مثال جيد على هذا، كان عندما كنت قاضية صغيرة بالعمر -- آه لا، قصدت عندما كنت قاضية أصغر. |
Ama bu resim, tüm çalışmanın el çalışmasından daha fazla olduğunu göstermek için iyi bir örnek, farklı şekillerde kesip yeniden düzenlemeyi gerektiren çok zaman harcanması gereken bir çalışma. | TED | ولكنها مثال جيد لنرى أن العمل بأكمله كان عبارة عن محاولة حرفية احتاجت إلى عمل يستهلك وقتًا كبيرًا وهو تقطيع العناصر المختلفة وإعادة لصقها في ترتيبات جديدة |
Umarım siz de bunun harmoni için iyi bir örnek oluşturduğunu düşünürsünüz | TED | أتمنى ان تظنون انه مثال جيد للتناغم |
Sanırım bunun için iyi bir örnek verdik. | Open Subtitles | وأعتقد أننا قمنا بوضع مثال جيد جدا. |
Onlar daha ilk adımındalar, onlara iyi örnek olmalıyız. | Open Subtitles | إنهم يبدأون للتو ، نحتاج لوضع مثال جيد |
İyi örnek olmaya çalıştım. Bedenine bir tapınakmış gibi davran. Bedenine bir tapınakmış gibi davran. | Open Subtitles | لقد حاولتُ وضع مثال جيد "عَامل جسدك كانه معبد" ، " عَامل جسدك كانه معبد" |
Kötü zevkime en iyi örnek. | Open Subtitles | مثال جيد لذوقي في الذوق السيء |
Herkeze iyi örnek olalım. | Open Subtitles | لنكون مثال جيد للجميع |
Anlarsın ya, iyi örnek olmak gibi şeyler. | Open Subtitles | بإلاء مثال جيد |
Çok küçük bir tasarım öğesinin ne kadar büyük bir etki yaratabildiğine güzel bir örnek vereceğim. | TED | هنا مثال جيد فعلًا عن كيف يستطيع عنصر تصميم صغير جدًا أن يُحدث تأثيرا كبيرا. |
Şimdi devam edelim, burada güzel bir örnek var. | TED | ولكن استمرارًا لموضوعي، هذا مثال جيد جدًا |
Peki. Güzel örnekti. | Open Subtitles | حسنًا، هذا مثال جيد |