Bu filmin gerçek bir hikayeden alıntı olmasına imkan yok. | Open Subtitles | حسناً، محالٌ أن يكون هذا الفيلم مستوحىً من قصّةٍ حقيقيّة. |
Ama Hayatta bir hukuk sekreteriyle iş yapmam. | Open Subtitles | لكن محالٌ تمامًا بأن أدخل بعملٍ معَ سكرتيرة قانونية. |
Mermiyle veya değil bu gece ölmem imkansız. | Open Subtitles | اذابرصاصةأم بدونرصاصه.. محالٌ أنني كنت سأموت الليله |
Şu anda onu öldürebilmek için ona yeterince yaklaşmamın bir yolu yok. | Open Subtitles | محالٌ أن أتمكّن من الاقترابِ منه ما يكفي لأقتله. |
Çin Başbakanı kontrol edecekmiş ama bombalamasının imkanı yok ne kadar doğruyu söylesem de kâr etmiyor. | Open Subtitles | رئيس الوزراء الصينيّ سيتحقّق منها لكن محالٌ أن يُفجّرها مهما كان مقدار ما أخبره من الحقيقة |
İstedikleri iş değil diye bırakmalarının imkânı yok. | Open Subtitles | -و محالٌ أن يستقيلا لأنّ العملَ غيرُ مناسب . |
Bu yazının 1 yıllık avukat tarafından yazılmış olması mümkün değil. | Open Subtitles | محالٌ تمامًا بأن هذا لمْ يكتب عن طريق مساعد بالسنة الأولى. |
Senin olduğunu bilmesine imkan ihtimal yok. | Open Subtitles | أنصتي، محالٌ أن يعرف بأنكِ أنتِ من أخبرنا بذلك. |
Çünkü bizim gerçek teklifimiz hisse başı 20 dolar ve yatırımcın kim umrumuzda değil, sırf senin kıskancın için bundan daha fazla ödemelerine imkan yok. | Open Subtitles | لأن عرضُنا الحقيقي هو عشرونَ للسهم ،ولا يهمُنا من هو مستثمرك محالٌ تمامًا أن يدفعَ أكثر من ذلك |
Sato'nun Hawaii yoluyla para aklamasını takip edecek birinin burada olmamasına imkan yok. | Open Subtitles | (حسناً، محالٌ أن (ساتو لديه هكذا من المال بـ"هاواي" بدون أن .يراقبه أحد |
Hayatta soğuk suyla durulamayacağım için bütün gün bira fabrikası gibi kokacağım. | Open Subtitles | الآن سأقضي يومي كلّه وشعري كرائحة مصنع الخمور.. ! لأنّه محالٌ أن أشطف شعري بالماء البارد.. |
Çavuşu tokatlatmak için Hayatta 50 dolar vermem. | Open Subtitles | محالٌ أن أدفع خمسون دولاراً لـ جنس يدوي |
Hayatta ona sırt çevirip gitmem. | Open Subtitles | محالٌ أن أهرب أمامه |
Duydun mu? Asansörler kiralanmış. Bugün çıkmamız imkansız. | Open Subtitles | هل سمعت ذلك، ذلك الرجل يقول محالٌ اليوم. |
Geldiğimizi görmemesi imkansız. Arabamı yeni yıkatmıştım. | Open Subtitles | حسناً, محالٌ أنَّه لم يرانا قادمين لقد غسلتُ سيارتي حديثاً |
Oraya ulaşması imkansız. | Open Subtitles | محالٌ بأن تكون قد وصلت هناك |
Yeniden insan olmanın yolu yok Mick. | Open Subtitles | محالٌ أن تعود بشراً من كونك مصاص دماء (ميك) |
Thomas'ın halkımızdan kaç kişi getireceğini bilmenin bir yolu yok. | Open Subtitles | {\pos(190,230)}محالٌ أن نعرف كم عدد الذين يخطّط (توماس) لإحضارهم إلى هنا |
Birlikte olmamızın hiçbir yolu yok. | Open Subtitles | محالٌ أن نكون معاً أبداً. |
- Yeni değildir. Yeni olmasının imkanı yok. | Open Subtitles | ليست جديدة محالٌ أن تكون تلكَ السيارة جديدة |
Ve, içki. Burada bir şeyler kalmasının imkanı yok. | Open Subtitles | محالٌ أن يكون قد بقي شيءٌ هناك |
Linda'ya ayıp olmasın ama bu işi becermesinin imkanı yok. | Open Subtitles | (لا أعني إهانة (ليندا لكن محالٌ لها أن تفعل هذا |
- Tek başına gitmesinin imkânı yok. | Open Subtitles | محالٌ أن تذهب بمفردها |
Tetikleyici reaktör olmadan solucan deliği açmamız mümkün değil. | Open Subtitles | مِنْ دون مفاعل التشغيل، محالٌ علينا أنْ نفتح ثقباً دوديّاً. |