"محبطاً" - ترجمة من عربي إلى تركي

• sinir bozucu
• hayal kırıklığına
• hayal kırıklığı
• Üzgün
• depresif
• iç karartıcı
• ümitsiz
• can sıkıcı
• moral bozucu
• sıkkın
• hüsran dolu
• bunalımdaydı
• sinir bozucuydu
• kırıklığına uğramış
• kırıklığına uğrayayım ki

Başkasının rüyasının peşinden gitmek zamanla biraz sinir bozucu olur.
ومتابعة حلم شخص آخر يكون محبطاً قليلاً في بعض الأحيان

Beni değil de seni seçmesi herkesi epey hayal kırıklığına uğratmıştı.
هذا بعد ما تجاهلني وقام بإختيارك لقد كان الجميع محبطاً جداً

Bu Doug için gerçekten hayal kırıklığı demekti, çünkü bunu görmeden önce yaptığı şeyle gurur duyuyordu.
وقد كان هذا محبطاً للغاية بالنسبة لدوغ، لأنه قبل ذلك الوقت كان فخورا بانجازه.

- Sen iyi misin? Biraz Üzgün gibisin.
, تبدو محبطاً قليلاً

Bay Güneş'in Doğuşu fakat depresif olduğu nadir zamanları hatırlayalım.
-ولكن دعونا نتذكر أن هناك أوقت نادرة يكون فيها محبطاً

Nedenini anlayamadım ama böyle iç karartıcı olmasının benim yüzümden olduğu hissine kapıldım.
لم أعرف لماذا لكن راودني شعور بأني أنا السبب لقد كنت محبطاً للغاية

Bak, parasız, ümitsiz ve neredeyse evsiz olabilirim ama içimde bana güç veren bir şey halen mevcut...
إنظر قد أكون مفلساً و محبطاً و أكاد أن أكون مشرداً و لكنني لا زلت أملك شيئاً واحد بداخلي

Bunun kulağa can sıkıcı ve hüzünlüye yakın bir şey gibi geldiğini biliyorum ama bu bir gerçek!
الآن أعلم أن ذلك يبدو محبطاً أن أحبطك لكنها الحقيقة - نعم -

Benim hiç kendi çöp kutum olmadığı için başkasının çöpünü kendininkinde görmek nasıl bir sinir bozucu olur anlamamıştım ama artık gördüm.
في الحقيقة , أعتقد أنه بسبب أني لم أملك أبداً سلة مهملات خاصة بي لذا سيصعب لي أن أتصور كم سيكون محبطاً

İş toplantılarının erkek arkadaşını elinden alması sinir bozucu olmalı.
لابد أن هذا محبطاً أن يغيب عنك صديقك دائماً في اجتماعات عمل

Kişisel saldırıya uğramak, idarenin konuşmaları iptal etmesi ve çevremdekilerin niyetimi bozduğumu söylediğini duymak beni hayal kırıklığına uğrattı.
وكان أمراً محبطاً أن أتعرض لهجمات شخصية، ومنع الإدارة لحضور المتحدثين وأن أرى أهدافي تنهار بسبب من حولي.

Zavallı analistim öyle hayal kırıklığına uğradı ki, sonunda salata barını devirdi.
تحليلي الردئ أصبحت محبطاً وضع الرجال أخيراً في حانة

Büyük hayal kırıklığı. Bu yüzden, ofisinden çıktım ve hastanenin içinde yürüyordum, tam farkına vardığım zaman.
كان شيئاً محبطاً. فغادرت مكتبه وكنت أتمشى في المستشفى. وهنا جاءني الإلهام.

Buradan hayal kırıklığı ya da öfkeyle ilk çıkışım değildi, bunu söylemeliyim.
سأقول إنها ليست المرة الأولى التي أغادر فيها محبطاً أو غاضباً

Son bir kaç yılda oldukça Üzgün ve dibe vurmuş durumdaydı.
آخر سنتين، كان محبطاً للغاية

Gözlerinin altında halkalar vardı, depresif ve bezgin duruyordu.
عيناه غائرتان كان كئيباً و محبطاً

Yani biraz iç karartıcı oluyor. Bakar mısın?
الأمر فقط الأمر محبطاً بعض الشئ , ألا تظن؟

Artık ümitsiz değil misin?
لم تعد محبطاً الآن؟

Bunun can sıkıcı olduğunu biliyorum,
حسنا ، أنا أرى كيف يمكن أن يكون محبطاً

Coşku vericiydi fakat bazen de moral bozucu.
كان الأمر مبهجاً لكن محبطاً في بعض الأحيان

Seni canı sıkkın görmek istemiyorum.
لا أريد أن أراك محبطاً بهذا الشكل

Paul Young, hüsran dolu bir adamdı.
كان (بول يونغ) رجلاً محبطاً

Komutanım, Ophelia'ya olanlar yüzünden bunalımdaydı.
انظر يا كابتن "كان محبطاً مما حدث مع "أوفيليا

Bu sinir bozucuydu çünkü selüloidim ve tenim üzerindeki güneşten tiksinmeye başlamıştım.
كان هذا محبطاً لأنني أكره أشعة الشمس حينما تكون على شريط سينمائي وليس على جلدي.

Kendime ait başarı tanımlamasını 1934'de, South Bend İndiana'da bir lisede öğretmenlik yaparken buldum. İngilizce sınıflarımdaki genç öğrencilerin velilerinin, onlardan sadece en yüksek olan A ve B notlarını almalarını beklemelerinden biraz hayal kırıklığına uğramış ve belki de kuruntu yapmıştım. Bu veliler daha düşük olan
لقد قمت بصياغة مفهومي الخاص للنجاح في عام 1934 ، عندما كنت أدرس في مدرسة ثانوية في ساوث بيند بولاية انديانا. لقد كنت محبطاً بعض الشيء ،وربما مضللاً بسبب طريقة تعامل الاباء مع صغارهم الذين درستهم في فصول اللغة الإنجليزية لقد توقعوا من ابناءهم الصغار الحصول على