Şekerin bu türü vücudumuzdaki hücrelerin tümünün üzerinde belli seviyelerde bulunur, | TED | هذا نوع من السّكر الذي يُوجَد في الواقع بمستويّات محدّدة على كلّ خلايا جسمك. |
Hayır, iş aramıyordum. belli bir iş görüşmesine gittim. | Open Subtitles | ليس تجوّل ذهبتُ لمقابلة لأجل وظيفة محدّدة |
Burada 3.000'den fazla tür var ve çoğu sadece belli bir avın peşinde. | Open Subtitles | هناك أكثر من 3000 نوع، يصيد معظمهم فريسة واحدة محدّدة. |
Köprüdeki demir yolu kesinlikle ikinci sınıf 15 millik bir hıza uygun. | Open Subtitles | مرتفعة وبدقة من فئة 2، السرعة محدّدة في 15 ميلاً في الساعة |
Günlük kesin öğün listesi, tam bir öğün listesi yok mu? | Open Subtitles | لديكم قائمة كاملة محدّدة يوماً بيوم، مخطط الوجبات، مخطط الوجبات الكامل؟ |
Sanırım adamın beyniyle oynadılar. bir tür beyin boşaltma. | Open Subtitles | أظنّهم عبثوا بدماغه عن طريق حذف ذكرياتٍ محدّدة |
Bize semptomlarını, neresinin ağrıdığını, ağrının ne zaman başladığını söylese en azından belli bir bölgeye odaklanabilirdik. | Open Subtitles | لو أخبرتنا بأعراضها، أين تتألم، ومتى بدأ الألم أوّل مرّة فأقلّه قد نتمكّن من التركيز على بقعة محدّدة |
Seni ve diğerlerini bazı belli başlı gerçeklerden korumaya çalıştım. | Open Subtitles | حاولتُ حمايتكِ و حمايةَ آخرين من وقائعَ محدّدة. |
Çin'deki değişik tip kanserlerin belli noktalarda toplanmış alışılmadık coğrafi dağılımını gösteriyordu. | Open Subtitles | أظهر توزيع جغرافي جد استثنائي لأنواع مختلفة من السرطان في الصين، و التي تميل لأن تتجمّع في نقاط ساخنة محدّدة. |
belli bölgeleri hedef alırlarsa seni yakalamaya ne kadar yaklaştıklarını anlarsın. | Open Subtitles | إن ركّزوا قوة الشرطة في منطقة محدّدة ستعرف مدى قربهم من إيجادك |
Sade ve sadece belli bir açıdan görünebilir. | Open Subtitles | عوضَ ذلك، تكون مرئيّةً من زاويةٍ واحدةٍ محدّدة. |
Ve belli organizasyonlar gerçek hayattaki güçlerini internete geçirmek istediklerinde | Open Subtitles | و عندما تريدُ منظّمة محدّدة توسيع سلطتها في الحياةِ العمليّة على الإنترنت, |
Fakat belli şartlar sağlanırsa, başarı elde edileceğini umuyorum. | Open Subtitles | لكنْ إنْ اجتمعَتْ ظروفٌ محدّدة فأنا متفائل |
Prosopagnozya olarak adlandırılır ve beynin belli bir bölümünün zarar görmesinden ortaya çıkar. | TED | ويسمّى "عمى التعرّف على الوجوه" وهو نتيجة تلف لمنطقة محدّدة من الدماغ. |
Ama beyin görüntüleme teknolojisindeki son gelişmeler, dil öğrenmenin belli yönlerinin çift dil bilen bir beyni nasıl etkilediği konusunda nörolinguistlere bakış açısı sağladı. | TED | لكنّ التطوّرات الحديثة في تقنيّة تصوير الدماغ قد أعطت علماء اللغة العصبيّة لمحةً حول كيفيّة تأثير جوانب محدّدة من تعلّم اللغة في دماغ ثنائيي اللغة |
Bu hikaye bu inançla ilgili bir hikaye. | Open Subtitles | هذه القصة واحدة من التى محدّدة بحبال الإيمان |
İşte, bu kızın gerçekten kendine özgü bir işi var. | Open Subtitles | حسنًا ، تلك الفتاة كانت لديها مهمّة حقيقيّة محدّدة |
Sadece bazı çeşitleri. bir şey olursa, yanımızda doktor var. | Open Subtitles | ــ فقط أنواع محدّدة ــ لدينا طبيب في حال ظهور أي شيئ |
Yani yardım etmenin bir limiti olduğunu ve bir kişi diğerine sürekli yardım ettiğinde bunun biteceğini mi düşünüyorsun? | Open Subtitles | إذاً تظنّين أنّه يوجد كمّية محدّدة من الدعم يمكن لشخصٍ أن يقدّمها لشخصٍ آخر وحين يُستخدم هذا الدعم ينتهي للأبد؟ |
Dün biraz fazla içtiğim için çok emin olamadım ama seni bir daha görmek istemediğimi hayli açık ifade ettiğimi sanıyordum. | Open Subtitles | لم أكن متأكّدة، منذ أن كنت هنا ليلة أمس. لكنّني كنت محدّدة جداً بشأن عدم رؤيتك مجدداً. |