Otobüs durağı 5 blok ötede. | Open Subtitles | انها على بعد خمسةِ مبانٍ من محطة الحافلة |
Otobüs durağı şu tarafta. | Open Subtitles | محطة الحافلة من هنا |
O gece kocası, ondan ayrılmak istediğini öğrendi ve bira cesareti ve elinde kasap bıçağıyla onu otobüs durağına kadar takip etti. | Open Subtitles | تلك الليلة، اكتشف زوجها أنها تريد أن تتركه، وتبعها إلى محطة الحافلة وهو ثمل ويحمل سكين جزار في يده. |
otobüs durağına yürüdü, ne takas edeceğini düşündü ya da korkmuş ve aç ailesini doyurabilmek için haftayı çıkarmak için ne yapabileceğini. | Open Subtitles | توجّه إلى محطة الحافلة يفكّرُ في ما يمكنُه أن يقايضه أو ما يستطيعُ فِعلَه ليحصُل على قوتِ يومِه |
- Kasabadan gitmesi için otogara götürdüm. | Open Subtitles | لقد أوصلتها إلى محطة الحافلة عندما غادرت البلدة |
otobüs terminaline gitmeliydim. Beth'le buluşmak zorundaydım. | Open Subtitles | يجب ان اذهب الى محطة الحافلة, يجب ان الحق بيث |
Remington Askeri Akademisi'nin yanındaki otobüs durağındaki güvenlik kamerasında senin görüntülerini bulduk. | Open Subtitles | لدينا صور كاميرات المراقبة لك و أنت في محطة الحافلة قرب المدرسة العسكرية |
Dostum. Otobüs durağı bu tarafta. | Open Subtitles | يا صاح، محطة الحافلة من هنا |
Otobüs durağı kasabanın güneyinde. Lana orada. | Open Subtitles | محطة الحافلة في الجنوب، (لانا) هناك |
Sana sandviç hazırlayıp yaşadığın otobüs durağına gelmek zorunda kalırdım. | Open Subtitles | \u200fوقتها سأضطر إلى إعداد شطائر اللحم المعلب \u200fوتوصيلها لك \u200fفي محطة الحافلة التي ستعيشين فيها. |
Max, otobüs durağına yürüyerek gidebiliriz. | Open Subtitles | إنظر, (ماكس)، محطة الحافلة ليست بعيدة جداً. |
otobüs durağına mı gitti? | Open Subtitles | هل ذهب في محطة الحافلة ؟ |
- İlerideki otobüs durağına | Open Subtitles | -أريد الذهاب إلى محطة الحافلة |
Adı Ampata. Yarın akşam otogara gelecek. | Open Subtitles | إسمهُ (أمباتا) سيكون في محطة الحافلة ليلة غد |
Jared'i otobüs terminaline bıraktım. | Open Subtitles | ثم أنزلته بعد ذلك بقليل عند محطة الحافلة |
- Beni otobüs terminaline götür. | Open Subtitles | 20 تماما خذنى الى محطة الحافلة |
Wilson, kuru temizlemeci muhasebecisi ve otobüs durağındaki adam. | Open Subtitles | ويلسون)، هذا عامل بالتنظيف الجاف) جامع الضرائب، رجل من محطة الحافلة |