Fakat, ben, Kenya da yetiştiğim için... ...ve Turkana gölündeki insan kalıntıları araştırmasında ailemle birlikte çalıştığım için... ...kendimi çok şanslı hissediyorum. | TED | لكني كنت محظوظة جدا لأنني ترعرتُ في كينيا، وخاصة مرافقة والدي إلى بحيرة توركانا في عمليات البحث عن بقايا البشر. |
Yaşadığı için çok şanslı olduğunu unutmayın. | Open Subtitles | ربما بعد ساعات او اسابيع يجب عليكم ان تتذكروا ذلك ان هذه الفتاة محظوظة جدا ، لكونها حية |
Sizin gibi iyi ve sadık bir hizmetçisi olduğu için çok şanslı. | Open Subtitles | ستكون محظوظة جدا للمعاملة الجيدة وللخدم المطيع |
Fakat diğer gezegenler bizim kadar şanslı olmayabilir. | Open Subtitles | عوالم أخرى قد لا تكون محظوظة جدا |
çok şanslısın, Frankie. Hayatında bu kadar tatlı bir insan olduğu için. | Open Subtitles | انك محظوظة جدا يا فرانكى,لوجود شخص مخلص بالقرب منك فى حياتك |
çok şanslıyım, burası kesin... çünkü bu, sanki onun mesleği gibi. | Open Subtitles | أنا محظوظة جدا من الواضح أنه كما لو كان الأمر مهنة لديه |
...ama öyle ama böyle çok şanslı bir hayat geçirdim. | Open Subtitles | لدي بطريقة ما أستمرارية من حياة محظوظة جدا |
Tabii o da benim yanımda olduğu için çok şanslı. | Open Subtitles | بالطبع , كانت محظوظة جدا لأننى كنت هناك معها |
Carl her şeyi ne güzel ayarlamış. Her şey tam anlamıyla mükemmel. Sen çok şanslı bir kadınsın. | Open Subtitles | خطط كارل بشكل مدهش اعني ان كل شيء مثالي انت سيدة محظوظة جدا |
Sadece senin gibi bir doktoru olduğu için çok şanslı olduğunu söyleyip orada bırakalım. | Open Subtitles | فقط لنقول انها كانت محظوظة جدا ان يكون لها جراح مثلك وندع الامور مثل ماهي, حسنا؟ |
O çok şanslı. Böyle hissettiği için çok şanslı. | Open Subtitles | أنها محظوظة بهذا الشعور محظوظة جدا |
Imelda... müthiş bir ahçıya benziyor, bu da seni çok, çok şanslı bir kız yapıyor. | Open Subtitles | اميلدا... صوتكي يبدو على ما افضل حال اي واحدة تفضلي، فتاة محظوظة جدا |
FBI size sahip olduğu için çok şanslı. | Open Subtitles | الأف بي اي محظوظة جدا لحصولها عليك |
Ona yardım ettiğin için çok şanslı. | Open Subtitles | لقد كانت محظوظة جدا لإهتمامك بأمرها |
Ölmeden önce sizi dünyaya getirdiği için ne kadar şanslı olduğunu. | Open Subtitles | أنها محظوظة جدا أنها ولدتك قبل أن تموت |
Bir dahaki sefer bu kadar şanslı olmayacaksın. | Open Subtitles | في المرة القادمة، لن تكوني محظوظة جدا |
Ayrıca arkanda seninle ilgilenen insanlar olduğu için çok şanslısın. | Open Subtitles | وتعلمين، أنتِ محظوظة جدا لوجود أشخاص حولكِ يهتمون لك. |
çok şanslısın. Onun gibi bir adam bulduğun için. | Open Subtitles | أنت محظوظة جدا بعثورك علي فتي مثله |
Ziyaretçiler açısından çok şanslıyım. | Open Subtitles | لقد كنت محظوظة جدا مع الزوار أولاً، أَخي بيرترام |
Senin gibi bir arkadaşım olduğu için çok şanslıyım. | Open Subtitles | أنا محظوظة جدا لوجود صديقة مثلك في حياتي |
Mono diyetini yaptığım için çok şanslıydım. | Open Subtitles | كنت محظوظة جدا لأنها كانت عندي كريات دم أحادية كان تلك أفضل حمية اتبعتها |