alışveriş merkezine gittik... Alper çok güzel bir takım aldık annene. | Open Subtitles | ذهبنا الى مركز التسوق واشترينا يا ألبر طقماً جميلاً جداً لوالدتك |
Önce alışveriş merkezine gitmeliyiz. | Open Subtitles | حسناً، حسناً حسناً لكن أولاً: علينا أن نذهب إلى مركز التسوق |
Kızkardeşini alışveriş merkezinde gördüm. Çok büyümüş. | Open Subtitles | رأيت أباكِ مع أختكِ في مركز التسوق لقد أصبح كبيرة جداً |
alışveriş merkezinde olmayı tercih eden on altı yaşında bir çocuk o. | Open Subtitles | إنها في السادسة عشر من العمر وتفضل الذهاب إلى مركز التسوق |
Her neyse, Alışveriş merkezi 72 bin dolarlık fatura gönderdi. | Open Subtitles | المسكين. على أية حال, مركز التسوق اداننا بـ |
O gün alışveriş merkezine gitmedin ki David. | Open Subtitles | أنت لم تذهب إلى مركز التسوق ذاك اليوم يا ديفيد |
alışveriş merkezine gidiyorum. | Open Subtitles | سأذهب إلى مركز التسوق , سيكون لديهم تخفيضات اليوم |
Bunu gerçekten alışveriş merkezine götürüp binlerce insanın piyango bileti çektiği bir arabanın bagajına bırakmak seni rahatsız etmiyor mu? | Open Subtitles | هل حقاً ستشعرين بإرتياح بحملها عبر مركز التسوق وتركها بصندوق سيارة التي آلاف الناس رموا تذاكر اليانصيب من أجلها؟ |
Beni alışveriş merkezine bırakmaya ne dersin? bende arkadaşlarımla film izlerim. | Open Subtitles | ماذا عن أن تقلني إلى مركز التسوق حتى أشاهد فيلماً مع أصدقائي |
Bende, hadi giyin seni alışveriş merkezine bırakayım. | Open Subtitles | أنا كذلك, أرتدي ملابسك سأقلك إلى مركز التسوق |
Charlie parktan kaçırılmadı, alışveriş merkezinde kaçırıldı. | Open Subtitles | لم يؤخذ تشارلي من المنتزه لقد تم خطفه من مركز التسوق |
Belki otobüste, tenefüste ya da alışveriş merkezinde senden ayrılır. | Open Subtitles | أنها يمكن أن تتخلص منك في الحافلة، في الفصل ، في مركز التسوق |
Sevişmemizin zamanı geldi galiba. alışveriş merkezinde bir mezecim var. | Open Subtitles | عندي محل شطائر في مركز التسوق ، وانا غالبا افكر في اللحوم والاجبان |
alışveriş merkezinde sevgi gösterisi. Tam 7. sınıf seviyesinde. | Open Subtitles | إظهار العواطف امام الملأ في مركز التسوق هذا قديم جداً |
Ama sadece iki yılda bu körfez bölgesinin ilk Alışveriş merkezi olabilirdi. | Open Subtitles | ولكن خلال سنتين قد تصبح مركز التسوق الرئيسي لمنطقة الخليج |
İçinde yaşadığımız daire, en sevdiğimiz lokanta, eşimin ofisi ya da şehirdeki Alışveriş merkezi. | Open Subtitles | الشقة التي كنا نعيش فيها مطعمنا المفضل مكتب زوجي, أو مركز التسوق بوسط المدينة |
Eskiden doğru anlamış mıyım, o Alışveriş merkezi mavi miydi beyaz mıydı diye eşime sorardım. | Open Subtitles | اعتدت أن أسأل زوجي إن كنت مصيبة ببعض الأمور إن كان مركز التسوق لونه أزرق أو أبيض |
Tamam, şimdi, Alışveriş merkezindeki bu kavgadan bahsetmek ister misin? | Open Subtitles | حسنا, هل تريد ان تخبرني ماذا جرى في مركز التسوق |
Alia, alışveriş merkezinin ortasındaki büyük bir afişe dikkatle bakıyordu. | TED | كانت علياء تمعن النظر في ملصق ضخم يتوسط مركز التسوق. |
Bir keresinde onu alışverişe bile götürmüştüm. | Open Subtitles | لقد اصطحبتها إلى مركز التسوق ... في إحدى المرات عندما كانت سيارتها في الصيانة ... |
Dubai AVM adlı bir alışveriş merkezleri var. O kadar büyük ki içinde taksiler var. | TED | لديهم مراكز تسوق هناك ، مركز دبي للتسوّق. إنّه كبير جدّا، لديهم سيارات أجرة داخل مركز التسوق. |
Ben asla bir mağazada çocuk kısmına gitmedim. | Open Subtitles | لم يسبق أن ذهبت الى قسم الاطفال في مركز التسوق |
Seni alışveriş merkezinden seçmiş. | Open Subtitles | لقد تابعكِ من مركز التسوق |