Takımım olmadan, çevremdeki insanlar olmadan, derinliklerdeki bu macera imkansız olurdu. | TED | دونهم، دون فريقي، دون كل المحيطين بي، مغامرة الأعماق ستكون مستحيلة. |
Ziyaretlerin işe yarayacağını umuyorduk ama senin bu davranışların, bunu imkansız hale getiriyor. | Open Subtitles | كنا نتمنى ان تتحسن الامور عندما قمنا بزيارتك لكن الأمور اصبحت الان مستحيلة |
Hayır, tek yaptığım zor bir görev alıp onu imkânsızlaştırmak oldu. | Open Subtitles | لا، كل ما فعلته هو الحصول على مهمة صعبة وجعلها مستحيلة |
İnsanlar çok zor seçimlerle karşılaştığında bu tür tehlikeli olaylar meydana gelebilir. | TED | يمكن أن تتأصل هذه الأنواع من الحوادث الخطيرة عندما يواجَه الناس بخيارات مستحيلة. |
Bu hayati bir kabiliyettir, çünkü bazı asteroidler kömür kadar karanlıktır ve diğer teleskoplar ile tespit edilmesi çok zor veya imkansızdır. | TED | وهذه قدرة مهمة لأن بعض الكويكبات مظلمة مثل الفحم ويمكن أن تكون صعبة أو مستحيلة أن تحددها تليسكوبات أخرى. |
Yıldızına bu kadar yakın bir gezegeni keşfetmek neredeyse imkânsız. | Open Subtitles | التي اكتُشِفت في مدارات قريبة جدًا لدرجة قد تبدو مستحيلة |
Onun üzerine çalıştıkça, deneyler yaptıkça çocuğu, onun gerçekten... hipnoz yapılabileceğine, ikna etmekten çok birşey yapmam mümkün değil. | Open Subtitles | اكتشفت انها مستحيلة و اقتنعت اكثر بأنها بالفعل لديها المقدرة على الاقناع بالهستريا الجماعية هل وضعتها تحت المراقبة ؟ |
Sizde Hitler'i öldürme cesareti yok, bu nedenle görevi imkansız kılıyorsunuz. | Open Subtitles | أنت ليست لديك الشجاعة لتقتل هتلر لذا تجعل الآن المهمة مستحيلة |
Hitler'e öldürmeye cesaretiniz yok, bu yüzden görevi imkansız hale getiriyorsunuz. | Open Subtitles | أنت ليست لديك الشجاعة لتقتل هتلر لذا تجعل الآن المهمة مستحيلة |
İnandığım şey, sizin insanların hayatlarının benim imkansız bir işi başarıp başaramama bağlı olduğu saçma bir senaryo yarattığınız. | Open Subtitles | ما أعتقده أنك سببت واقعاً سخيفاً حيث تعتمد عليّ أرواح الناس وأنا أحاول وأفشل في مهمة واضح أنها مستحيلة. |
Ve cevap için: 3 2 1 İlk başta, bulmaca sadece zor değil düpedüz imkânsız görünüyor. | TED | الإجابة في: 3 2 1 في البداية, لا تبدو هذه الأحجية صعبة فقط بل مستحيلة الحل بكل تأكيد |
Ama daha önemlisi, bu araştırma insanlara, bu seçimleri yapmanın ne kadar zor olduğunu ve yasal düzenlemelerin, imkânsız seçimler ile çevrelendiğini hatırlatıyor. | TED | لكن الأمر الأهم، يساعد هذا التمرين الناس على التعرف على صعوبة اتخاذ هذه الاختيارات وأن أمام واضعي القوانين مهمة صعبة ذات اختيارات مستحيلة. |
Bu konuda şaka yapma Martin. İmkansızdır, biliyorsun. | Open Subtitles | هذا، على حتى تمزح لا مستحيلة الاشياء هذه |
Fizik kurallarının neyi önerdiğini biliyor musun? Falsolu atış imkansızdır. | Open Subtitles | هل تعرف انة فيزيائيا الكرات الصارخية مستحيلة |
Ne kadar kafa yorarsam yorayım seni sevebileceğim gerçeği imkânsız görünüyor. | Open Subtitles | مهما أكثرتُ التفكير في هذا فحقيقة أنني قد أعجب بك مستحيلة |
Askerlerden oluşan böyle iyi gruptan bir şampiyon seçmek neredeyse imkânsız bir görev. | Open Subtitles | اختيار بطل من مجموعة رائعة من الجنود هي مهمة شبه مستحيلة والفائز هو |
Şu an bildiğimiz her alanda eğitim sahibi olmak pek de mümkün değil. | TED | الآن أصبحت حقاً مستحيلة بأن تكون متعلماً في كل ميادين المعرفة الإنسانية. |
Burası Görevimiz zor değil, burası Görevimiz Tehlike. | Open Subtitles | حسنا , انها ليست مهمة صعبة , مستر هانت انها مهمة مستحيلة |
İnsanlar olarak ne kadar umutsuz görünseler de, karşılaştığımız koşullarla tanımlanmıyoruz. | TED | نحن كأشخاص ليست الظروف التي نواجهها هي ما تعرفنا، بغض النظر عن كونها مستحيلة. |
Böyle şeyler imkansızdı. Bunu düşünmek bile korkunçtu. | Open Subtitles | كانت هذه الأشياء مستحيلة بل كان التفكير بها شيئاً بشعاً |
Seni tanımıyorum sen de beni tanımıyorsun ama sana şunu söyleyebilirim ki ben bugün asla mümkün olduğunu düşünmediğim şeyler yaptım çünkü bunu yapabileceğimi karıma ve kendime kanıtlamam gerekiyordu. | Open Subtitles | لا أعرفك ولا تعرفني لكنني أقول لك أن اليوم فعلت أشياء كنت أظنها مستحيلة لأنني احتجت أن أثبت لزوجتي ولنفسي أنني قادر |