King'in şöhreti arttıkça Rustin onun baş danışmanı oldu ve Sivil Haklar Hareketinde önemli bir stratejist konumuna yükseldi. | TED | ومع تصاعد شهرة لوثر كينغ، أصبح روستن مستشاره الرئيسي، فضلًا عن أحد الاستراتيجيين الرئيسيين في حركة الحقوق المدنية الأوسع. |
1970'te 66 yaşında, Neruda Şili başkanlığına adaylığını koydu. Sonra Salvador Allende lehine çekildi, ve onun yakın danışmanı oldu. | TED | في عام 1970، وعن عمر يناهز 66، ترشح نيرودا لرئاسة تشيلي قبل أن يتنازل لسلفادور أليندي ويصبح مستشاره المقرب. |
Normalde Bronx Fen Lisesi'ne kabul edilmişti, danışmanı bendim. | Open Subtitles | وقال انه يريد أن يُقبل في مدارس برونكس العلوم كُنت مستشاره |
Sonraki filminde teknik danışman olma teklifi aldım. | Open Subtitles | عرض لأكون مستشاره التقني في فيلمه التالي. |
-Bu da kral olacak da göreceğiz. -Ben de onun şansölyesi olacağım, öyle mi? | Open Subtitles | وهذا هو الملك وسأكون مستشاره |
Fakülte danışmanının kim olduğunu bilmek için bir tahmin hakkınız var. | Open Subtitles | سأعطيكم تخمينًا وحيدًا لمن كان مستشاره الجامعي |
Prens Maximilian Joseph'e para verip özel danışmanından ihtiyaç halinde çocuğa ileride de yardım etmesini ister. | Open Subtitles | اعطى الأمير ماكسيمليان جوزيف نقوداً و طلب من مستشاره الشخصي أن يوفر المساعدة للفتى |
danışmanı hayalinin denizci olmak olduğunu söyledi. | Open Subtitles | لجامعات الشرق الكبيره لكن مستشاره قال أن حلمه ان يكون جندي بحريه |
Ayrıca kardeşimle görüşme yapacağınız zaman, hukuk danışmanı olarak orada olmam gerekecek. | Open Subtitles | وعندما تقومين بـ مقابلة اخي اريد ان اتواجد هناك كـ مستشاره |
Majestelerinin içişlerinden sorumlu danışmanı görevindeler. | Open Subtitles | مستشاره جلالته الخاص في الشؤون الداخلية |
Ama anladığıma göre, sen sadece onun akademik danışmanı değil aynı zamanda ruhsal danışmanısın. | Open Subtitles | ،ولكن كما فهمت ...أنت لست فقط مستشاره الأكاديمي ...ولكن أنت... مستشاره الروحي أيضاً... |
Sanat danışmanı ya da öyle bir şey. | Open Subtitles | مستشاره فنية أو شيء من هذا القبيل |
Onun mali danışmanı mısın? Hayır. | Open Subtitles | أنت مستشاره المالي؟ |
Rehberlik danışmanı, bana o yerlerden bahsetti ve Utah ve Idaho gibi yerlerdeler, çünkü eyalet kanunları, çocuklara şiddet uygulamalarına izin veriyor. | Open Subtitles | مستشاره التوجيهي أخبرني بمثل هذه الأماكن وهي موجودة في (يوتاه) و(أيداهو) لأن قوانين الولاية تسمح لهم بضرب الأطفال |
Senatör John McLaughlin, geçen gün basın toplantısı sırasında danışmanıyla birlikte, Meksikalı uyuşturucu kralı Coelho Torres'le olan bağlantıları ortaya çıktıktan sonra bu sabah, danışmanı Michael Booth'u göğsüne iki el ateş ederek öldürdü. | Open Subtitles | باكراً اليوم , من الواضح أن السيناتور (جون مكلوكلن) سحب المسدس على مستشاره وأطلق النار على صدره مرتين |
Senatör John McLaughlin, geçen gün basın toplantısı sırasında danışmanıyla birlikte, Meksikalı uyuşturucu kralı Coelho Torres'le olan bağlantıları ortaya çıktıktan sonra bu sabah, danışmanı Michael Booth'u göğsüne iki el ateş ederek öldürdü. | Open Subtitles | باكراً اليوم , من الواضح أن السيناتور (جون مكلوكلن) سحب المسدس على مستشاره وأطلق النار على صدره مرتين |
Ve ben de gerçek bir finansal danışman değilim. | Open Subtitles | ! وانا لست مستشاره المالي حقيقتاً |
Kusursuz danışman. | Open Subtitles | مستشاره مثاليه |
-Onun şansölyesi olacaktım. | Open Subtitles | كنت سأصبح مستشاره . |
O da güvendiği baş danışmanının avucundaki sevgili Roma halkının kaderi tehlikedeydi. | Open Subtitles | هو أن بين يدي مستشاره الاهل لثقته كان مصير مدينته الحبيبة في خطر |
Prens Maximilian Joseph'e para verip özel danışmanından ihtiyaç halinde çocuğa ileride de yardım etmesini ister. | Open Subtitles | أعطى الأمير ماكسيميليان جوزيف النقود وطلب من مستشاره الملكي الخاص أن يقدم المساعدة للصبي |
Danceny'ye sırdaşı ve akıl hocası olacağınızı söyledim. | Open Subtitles | أخبرت (دانسني) أنك ستكون مستشاره و المؤتمن على أسراره. |
Haklısın, Halil Paşa'yı baş veziri yapmış. | Open Subtitles | أنت على حق,لقد عين (خليل باشا) مستشاره الأكبر. |
Ne Kuzeydeki Kral, ne de danışmanıyla hoş bir vedalaşmam olmadı. | Open Subtitles | لم أفترق بشروطٍ جيّدة مع ملك الشّمال أو مع مستشاره. |