Versailles'daki bir kişinin isteğiyle bataklıklar bahçelere dönüşüyor. | Open Subtitles | أعظ لأجل الإله في فرساي رجل واحد حولها من مستنقعات إلى حدائق |
Bu bataklıklar, yoğun ormanlar, sadece tank savunmasını sağlar. Şimdi de ağır kar başladı. | Open Subtitles | هناك مستنقعات و غابات زائد الدفاعات المضادة و الجليد |
Almanlar sahilin ardındaki bataklıkları suyla doldurdu. | Open Subtitles | الألمان أعدو منطقة مستنقعات كبيرة وراء الساحلَ. |
Mai Po bataklıkları, bolca yengeç, kurtçuk ve amfibi balık barındıran İnci Nehri'nin bir parçasıdır. | Open Subtitles | مستنقعات ماي بو هي جزء من مصب نهر اللؤلؤي الشواطئ التي تكثر مع السرطانات الديدان والطين الربانون |
Bu küçük yaratık, günlerini diğer sürüngen sürüleri ile birlikte Late Triyas bataklıklarında yüzerek geçiriyor. | TED | هذا الكائن يقضي حياته يخوض في مستنقعات العصر الترياسي المتأخر مع جمعٍ من الزواحف الأخرى. |
George budur işte bir kenef, bir bataklık, G.D. Bataklığı! | Open Subtitles | "هذا هو " جورج مستنقع ، سبخ ، مستنقعات |
Burma'daki muson, kampları bataklıklara, yolları ise kördüğüme çevirmişti. | Open Subtitles | (لقد تحولت المعسكرات فى (مانسون) بـ (بورما إلى مستنقعات والطرق إلى ساحات من الأوحال |
Yani iki ay boyunca bu su samurunu takip ettim Louisiana bataklığında. | Open Subtitles | لذلك أنا تعقب بأن قضاعة لمدة شهرين من خلال مستنقعات لويزيانا. |
Ulu dağlar ve tüten bataklıklar arasında... burası dünyanın en bereketli vahşi sahası. | Open Subtitles | محاطة بجبال شامخة و مستنقعات فوارة هذه الأرض هي أخصب ملاذ للحياة البرية على وجه الأرض |
Peşimden gelecekleri bekleyen bataklıklar var. | Open Subtitles | لدينا مستنقعات هناك للناس الذين يأتون للبحث. |
Yani çiftlikler, bataklıklar var. | Open Subtitles | أعني ، يوجد هنا مزارع و مستنقعات - أجل - |
Ölü bataklıklar. | Open Subtitles | مستنقعات الموتى |
Ohio'da bataklıklar mı var? | Open Subtitles | - أهناك مستنقعات في أوهايو؟ |
Kilometrelerdir bataklıkları görüyorum. | Open Subtitles | إنها أميال ولا أرى أي مستنقعات |
O da Inwood Hill Parkı bataklıkları. | Open Subtitles | وهذا المكان هو مستنقعات حديقة إنوود هيل |
Toplatıldık ve 10 tane, demir tellerle çevrili kamplarda mahkum edildik. Bunlar Amerika'nın en ücra yerleriydi; Arizona'nın kavurucu sıcak çölü, Arkansas'ın boğucu bataklıkları, Wyoming, Idaho, Utah, Colorado'nun çöplükleri, ve California'nın en ıssız bölgesiydi. | TED | تم اعتقالنا و سجننا في 10 معسكرات اعتقال محاطة بأسلاك شائكة في أكثر الأماكن المقفرة في أميركا: في صحراء أريزونا شديدة السخونة، مستنقعات أركنساس الخانقة، في الأراضي المقفرة في وايومينج، وأيدوها، ويوتاه، وكولورادوا، و اثنين من أكثر الأماكن المهجورة في كاليفورنيا. |
Florida'nın sakin bataklıklarında, onlara farklı bir açıdan bakabiliriz. | Open Subtitles | في هدوء مستنقعات فلوريدا بالإمكان البدء في رؤيتهم بشكل مختلف |
Kitapları çok satan bir yazar olsaydım ödül parasının peşinde, Virginia bataklıklarında sürünür müydüm? | Open Subtitles | إن كنت الكاتب صاحب الكتب الأكثر مبيعاً هل كنت لتراني أزحف في مستنقعات "فيرجينيا" باحثاً عن جائزة مالية؟ |
Bu günden itibaren Pascagoula Bataklığı'nın kuzey kısmı ve Pear Nehri'nden Alabama sınırına kadar olan alanın güney ve doğu tarafını Özgür Jones Devleti ilan ediyorum. | Open Subtitles | من هذا اليوم "نعلن الأرض الواقعة شمال (مستنقعات (باسكاجولا غرب المشروع، و شرق نهر (بيرل) حتى حدود (ألاباما) |
Hadi! - Ve çölleri bataklıklara. | Open Subtitles | - و الصحاري إلى مستنقعات |
Onu Üzüntüler bataklığında kaybettim. | Open Subtitles | فقدته في مستنقعات الحزن. |
Doğruluk kurbağasının bulunduğu dengesiz formüller bataklığının yerini tespit etmeliyim. | Open Subtitles | أريد أن أحدد مكان جلوس ضفدع الحقيقة في مستنقعات المعادلات غير الموزونة هذه |
Bakın, bakın. Burası bir bataklık gezegeni, tıpkı evime benziyor. Meesa gelmeli. | Open Subtitles | انظروا, انه كوكب مستنقعات مثل موطنى, على ان اذهب اليه |