Biraz tahrip edici görünüyordu, ve bunu altyapı gibi şeylerle ilişkilendirmeye çalıştım, ya da elektriğin ulaşılabilirliği gibi şeylerle. | TED | ما بدى لعيناً بعض الشئ، ولقد حاولت ربط ذلك مع أشياء مثل البنية التحتية، أو مثل وجود الكهرباء وأشياء من هذا القبيل. |
Ve bilimde açık kaynak geri dönüş yapıyor arXiv gibi şeylerle ve açık dergilerle. | TED | المصدر المفتوح تعمل على عودة العلوم ، مع أشياء مثل أرخايف و المجلات المفتوحة. |
Yalnızca gerçek bir olaya dayanmayan, ayrıca bir zamanlar ölü ve gömülü olduğunu düşündüğümüz şeylerle bizleri yüz yüze getiren bir performans. | TED | الأداء الذي لا يقوم ببساطة على قصة حقيقية وإنما يسمح لنا أن نتقابل وجها لوجه مع أشياء كنا نظنها ذات يوم قد ماتت ودفنت. |
Sıfırlayabilmek için cibinlik gibi şeylerle beraber kullanabileceğimiz yeni seçenekler bulabilmek için yeni yollar arıyoruz | TED | طرق جديدة لمحاولة الحصول على خيارات جديدة يمكننا استخدامها مع أشياء مثل الناموسيات حتى نقضي تمامًا على المرض. |
Kadınların işyerlerindeki durumu bu tarz şeylerle uğraşmalarına gerek kalmadan da yeterince zor. | Open Subtitles | النساء يواجهن مشاكل كافية فى أماكن العمل بدون التعامل مع أشياء كهذة |
Onu tutukladığımız zaman sırt çantasında diğer şeylerle birlikte 29,000 dolar bulduk. | Open Subtitles | عندما اعتقلناها ، وجدنا لديها 29000 دولار تقريباً مع أشياء آخرى |
Yoldan çıkmamız için bizi korkutmak istiyorlar. Daha önce de böyle şeylerle uğraşmıştık. | Open Subtitles | إنّه يحاول إخافتنا لنحِد عن الطريق، ولقد تعاملنا مع أشياء من هذا القبيل قبلاً. |
Başkalarının inanmadığı şeylerle uğraşmanın ne demek olduğunu gayet iyi biliyorum. | Open Subtitles | أعلم ما هو الشعور أن تتعامل مع أشياء لا يؤمن بها باقي الناس |
Bir çocuğun tehlikeli şeylerle oynamasına izin vermemelisiniz! | Open Subtitles | لا يجب أن تدعي طفلًا يلعب مع أشياء خطِرة. |
Daha önce de bu tür şeylerle uğraştım, ancak hiç bu kadar zorlu değildi. | Open Subtitles | لقد تعاملت مع أشياء كهذه من قبل، ولكن لم تكن بهذا الضرر. |
Ve yüksek ayarlı şeylerle formaliteleri ortadan kaldırıp direkt iş yapıyoruz, ve ihtiyatlı bir şekilde. | Open Subtitles | و مع أشياء ذات تنظيم عالي يمكننا تجاوز الكثير من الخطوط الحمراء و نتعامل بشكل مباشر و سري |
Bu tür şeylerle ne sıklıkta karşılaşıyorsunuz? | Open Subtitles | كم تتعاملين غالباً مع أشياء من هذا القبيل؟ |
Bu tür şeylerle bu seviyede baş edebiliyor olmalıyız ve bu sonuçlar gösteriyor ki, büyüme ve kötü huylu davranış doku organizasyonu seviyesinde düzenleniyor ve bu doku organizasyonunun hücre dışı matrise ve mikro çevreye bağlı olduğunu gösteriyor. | TED | يجب ان نكون قادرين على التعامل مع أشياء بهذا المستوى وهذه الخاتمة تقول أن النمو والسلوك الخبيثان يتم تنظيمها على مستوى الأنسجة وأن ورم الأنسجة يعتمد على المصفوفة خارج الخلية والبيئة المحيطة بها |
Bana binlerce yıI önce ölmüş şeylerle çalışmanın seni gerçekten tatmin ettiğini söyleyebilir misin? | Open Subtitles | هل تستطيع أن تخبرني شيء بصدق ... هل تشعر بالرضى وأنت تعمل مع أشياء ميتة منذ الاَف السنين |
Seni her gün korkunç şeylerle uğraşırken izledim; | Open Subtitles | رأيتكِ كل يوم تتعاملين مع أشياء مخيفة |
"Biliyorsun ki bir şeylerle alabilseydin alırdın." | Open Subtitles | * أنت تعلم أنك إشتريته * * إذا أشتريته مع أشياء أخرى * |
Geçmişinizde, zihninizdeki şeylerle alakalı olarak yaşadığınız sorunlar var. | Open Subtitles | لديك تاريخ متاعب مع أشياء بداخل رأسك |
Ama başka şeylerle ilgilendim ve... | Open Subtitles | ...لكنّي تعاملت مع أشياء أخرى و |
Vincent şu an bazı şeylerle uğraşıyor ve ve seni seviyorum ve bunlara bulaşmanı istemiyorum. | Open Subtitles | (فينسنت) انه يتعامل مع أشياء معينة... وانا أحبك ، ولا أريد توريطك بهذا |