Gerçek annesiyle birlikte olamayacak ama nasıl olsa annesi hasta. | Open Subtitles | بالتأكيد لن يكون مع أمه الحقيقية لكن أمه الحقيقية مريضة |
Tüm gece ve ertesi gün annesiyle birlikte oturduk. | Open Subtitles | وجلست مع أمه طيلة الليل وطيلة اليوم التالي |
Nathan ve ben annesinin yanında kalacağız, hiç değilse okul sezonu bitene kadar. | Open Subtitles | أنا ونايثن سنبقى مع أمه على الأقل حتى انتهاء العام الدراسي |
Şerif arabada, Abraham'ın annesinin yanında birinin olduğunu söylemişti. | Open Subtitles | حسنا، شريف لم يقول كان شخص آخر في سيارة مع أمه إبراهيم. |
Tanrım bu çocuğu kabul etmen ve annesi ile onu yanında tutman için dua ediyoruz. | Open Subtitles | إلهى ونحن نصلي من اجل ان تقبل هذا الطفل وتحتفظ به بجانبك مع أمه |
Annesi ve kardeşiyle yalnız kalmak istiyor. | Open Subtitles | إنّه يرغب في أن يبقى مع أمه و أخيه على انفراد |
Dul annesiyle beraber yaşıyor, babasını tanımıyor ve uyuşturucu satıyor. | Open Subtitles | يعيش مع أمه الوحيدة، لا يعرف والده، وعمل في بيع المخدرات. |
Havaalanında, annesiyle pazarlığa oturmamı istediğinde de aynısını yapmıştı. | Open Subtitles | فعل ذلك في المطار حين سألني التعامل مع أمه |
Bir bebeğin en rahat olduğu yer gerçek anne-babasının yanıdır. | Open Subtitles | الطفل دائماً يكون بحال أفضل مع أمه الحقيقية |
Sextus benim oğlumdu. Yıllar önce annesiyle birlikte veba salgınında öldü. | Open Subtitles | سيكستوس" كان إبني و مات" منذ عدة سنوات بالطاعون مع أمه |
Muhtemelen annesiyle birlikte yaşamıyordur. | Open Subtitles | لنكون عادلين، على الأغلب فأنه لا يعيش مع أمه حسناً، حسناً |
Yarattığı etkiye dair bir örnek vermek gerekirse, bu küçük çocuk, sekiz yaşında, iki gün önce annesiyle birlikte Comfort'taki göz kliniğine gelmek üzere yola çıktı. | TED | ولكى أعطيكم مثالا على الأثر الذى يمكن أن تحدثه هذه العمليات، هذا الولد الصغير، عمره ثمانية سنوات، مشى مع أمه يومين سيرا على الأقدام لكى يصلوا إلى عيادة العيون التى أقامتها سفينة الراحة. |
annesiyle birlikte yeniden bağlanmayı kabul etti. | Open Subtitles | يسمح للطفل بإعادة التواصل مع أمه |
Ben annesiyim. Bir çocuk annesiyle birlikte olmalı. | Open Subtitles | أنا أمه، وجب للطفل أن يكون مع أمه |
- Artık değil. - O orada ölen annesinin yanında. | Open Subtitles | لم يعد هناك - إنه هناك مع أمه المحتضرة في سيسيلي - |
- Onun annesinin yanında kalıyorum. | Open Subtitles | أعيش مع أمه الآن انه عبر الشارع هنا |
annesinin yanında kalmalı. | Open Subtitles | وجب عليه البقاء مع أمه |
Babasının çocuklarını büyütmek yerine uyuşturucu kullanmayı tercih ederek onu iki yaşındayken annesi ile bırakıp gittiğini söylemişti. | Open Subtitles | لقد أخبرني أن والده هرب حينما كان في الثانية تركة مع أمه التي كانت مهتمة أكثر |
annesi ile işler iyi gitmedi. | Open Subtitles | .لم ينتهِ الامر على ما يرام مع أمه |
Annesi ve babasıyla oldukça mutlu bir hayat sürermiş tabii, büyücünün cadaloz bir de kızkardeşi varmış. | Open Subtitles | وكان يعيش حياة سعيدة جداً مع أمه وأبيه. وأخته الصغيرة حادّة الطباع, لولابيل. |
Sextus oğlumun adıydı. annesiyle beraber bir veba salgınında öldüler. | Open Subtitles | سيكستوس" كان إبني و مات" منذ عدة سنوات بالطاعون مع أمه |
Havaalanında, annesiyle pazarlığa oturmamı istediğinde de aynısını yapmıştı. | Open Subtitles | فعل ذلك في المطار حين سألني التعامل مع أمه |
Bir bebeğin en rahat olduğu yer gerçek anne-babasının yanıdır. | Open Subtitles | الطفل دائماً يكون بحال أفضل مع أمه الحقيقية |
Bak, işte benim oğlum... O burada Cape Town'da annesiyle yaşıyor. | Open Subtitles | أترين إبني هنا, هو يعيش مع أمه |