Lonnie Walsh'ı denemelisin. Ve o Bunun için övgü de beklemez. | Open Subtitles | لوني والش يستطيع، والذي لن يتوقع ان يأخذ وسام مقابل ذلك |
Sevdiğimiz bir şeyi yapıyoruz insanların hayatını etkiliyoruz ve Bunun için para alıyoruz. | Open Subtitles | إنّنا نقوم بشيء نحبّه ،إنّنا نؤثّر في حياة الناس وعلينا نيل مقابل ذلك |
Toplumda çok zor duruma düştüğümü hissettiğim zamanlar oldu, bir konferansta konuşmam istendiği bir zaman olduğu gibi ve benden Bunun için ödeme yapmamı istediler. | TED | وأحيانا أشعر أنني سقطت كثيرًا في العلن، كيوم طلب مني إلقاء محاضرة، وأن أدفع مقابل ذلك. |
Geri yollamadan önce, eskiyene kadar onları denemen, onlarla oynaman ve değerlendirmen gerekiyor. Ve Bunun için para alacaksın. | TED | و تقوم أنت بتجربتها، و اللعب بها، و بتقييمها حتى ينتهي حداثته ثم يطلب منك استرجاعها. و سوف ندفع لك مقابل ذلك. |
Eldiveni kullanan birini geri getirebiliyor ama Bunun karşılığında kendi hayatını kaybediyor. | Open Subtitles | يمكن لمن يرتدي القفاز أن يعيد شخصاً للحياة ، لكنه سيفقد حياته مقابل ذلك |
Bunun için 200 dolar verir misin, dedektif? | Open Subtitles | هل تدفع 200 دولار مقابل ذلك أيها التحري؟ |
Bunun için ilk kez para veriyorum. | Open Subtitles | إنها المرة الأولي التي أدفع فيها مقابل ذلك. |
13 yaşında Bunun için neler vermezdim. | Open Subtitles | كنت لأعطي أي شيء مقابل ذلك عندما كنت في الثالثة عشر |
İnsanların benden, o özel anlarında yanlarında olmamı istemeleri, bir onur hem de Bunun için para alıyorum. | Open Subtitles | إنه لشرف عظيم أن هؤلاء الاشخاص قد طلبوا مني أن أكون هناك في تلك اللحظات وأنا أحصل على أموال مقابل ذلك |
Bana hep numara yaptın çünkü Bunun için para alıyorsun! | Open Subtitles | اسمعينى... وكنت تكذبين طوال الوقت لأنك تتقاضين أجرا مقابل ذلك |
Şimdi dinle, Bunun için küçük bir şey hak ettiğimi sanıyorum. | Open Subtitles | الآن، أنظر أعتقد أنّني أستحق شيئاً مقابل ذلك |
Bunun için para alıyorsun değil mi? | Open Subtitles | وأنت ستحصل على مكافئتك مقابل ذلك, صحيح ؟ |
Seni incitmeyi istiyormuş ve Bunun için ödeme yapmaya hevesliymiş. | Open Subtitles | لقد أرادت أن تؤذيك و كانت علي استعداد أن تدفع مقابل ذلك. |
Kara borsada Bunun için oldukça iyi para ödüyorlar. | Open Subtitles | وهم يدفعون أموال جيدة جدًا في السوق السوداء مقابل ذلك |
Yardımına ihtiyacım var ve Bunun için sana iyi bir bedel ödemeye razıyım. | Open Subtitles | احتاج الى مساعدتك. وانا على استعداد ان ادفع جيدا مقابل ذلك |
Arkadaşın, iş istemeye geldi, ama iş istemedi, bilgi istedi, ve Bunun için para vereceğini söyledi. | Open Subtitles | و أقبلت صديقتك تسأل عن وظيفة لكنها ما كانت ترغب بها وإنما بالمعلومات وقالت بأنها ستدفع مقابل ذلك |
Bu hayatımda duyduğum en kolpa şeydi. Ve sen Bunun için para mı alıyorsun? | Open Subtitles | هذا أكثر شيء لئيم سمعتة في حياتي هل يدفعون لك المال مقابل ذلك ؟ |
Bunun için senatodan vazgeçmek konusunda istekli olup olmadığını kendine sormalısın. | Open Subtitles | ما عليك سؤاله لنفسك هو إما أنك ترغب بالتنازل عن منصب السيناتور مقابل ذلك أم لا |
Üst odayı tercih ediyorlar. Bunun için para vermediniz. | Open Subtitles | إنهم يفضلون الغرفة التي بالأعلى وأنت لم تدفع لي مقابل ذلك |
Bizim iyi ve hızlı olduğumuzu biliyorlar ve size Bunun için ödeme yapmaya razılar. | Open Subtitles | هم يعلمون أننا متمكنون و سريعون و مستعدون للدفع لكم مقابل ذلك |
Bunun karşılığında suç ortaklığı veya dava ile ilgili bağlantılı hiçbir suçtan yargılanmamayı talep ediyor. | Open Subtitles | و في مقابل ذلك لن يتم اتهامها بالضلوع في الجريمة أو أي شيء له علاقة بهذه الجريمة |