Gün yüzüne sadece muazzam bir fırsat, finansal kazanç gördüğünde çıkıyor. | Open Subtitles | إنه يظهر فقط عندما يرى فرصة مُناسبة لتحقيق مكاسب مالية ضخمة |
Bu beyin bölgesi aynı zamanda büyük kazanç ve kayıplar için inanılmaz riskler almak istediğimiz zaman etkinleşir. | TED | كما انها منطقة الدماغ التي تصبح نشطة عندما تكون على استعداد لتحمل مخاطرات هائلة لتحقيق مكاسب هائلة وخسائر فادحة. |
Eğer sonuç olarak ortada haksız kazanç olursa bu kurumun bütçesine saygı duyar ve bütün bu parçaları atarım. | Open Subtitles | لو تشعرين بأنّ هذه النتائج هي مكاسب غير مشروعة، فإنّي سأحترم نزاهة ميزانيّة هذا المعهد، وسأقوم بالتخلص منها. |
Öğlene kadar, önceki yılın tüm kazancı kaybedilmişti. | Open Subtitles | بحلول الظهر، كلّ مكاسب السنة السابقة قد أزيلت |
Sizin kaybınızın başkalarının kazancı olduğunu öğrenmenin tesellisi ile rahat edin. | Open Subtitles | حسنا , أنت وهو سوف تسعدون بمعرفة أن خسارتكم ستكون مكاسب للآخرين |
İnanıyoruz ki bu görevden, fazlasını elde edebiliriz... tek bir Goa'uld larvasından fazlasını. | Open Subtitles | نحن نؤمن أن هناك مكاسب عديدة من هذه المهمة أكثر من يرقة جواؤلد واحدة |
Savaşı kendi ekonomik çıkarları için savunduğunu söylemiyorsun, değil mi? | Open Subtitles | أنت لا تقترح بأن يناصر الحرب ليحقق مكاسب مالية شخصية |
Bu, hayatlarımızı kişisel kazanç için riske atmakla ilgili değil. | Open Subtitles | ولكن لا يتعلق بالمخاطرة بحياتنا .من أجل مكاسب شخصية |
Son günlerde Kaptan'la arkadaşlık kurarak kazanç elde etmeni anlıyorum. | Open Subtitles | أفهم أنك قد حققت مكاسب بعلاقتك مع القبطان في الأيام الأخيرة، |
Parasal kazanç için insan beyninin herhangi bir unsuru mu? | Open Subtitles | أي عنصر من عناصر الدماغ البشري لتحقيق مكاسب نقدية؟ |
"Hayatımı kişisel kazanç için değiştirmeye çalıştım. | Open Subtitles | حاول أن أبادل حياتك لتحقيق مكاسب شخصية لي |
Ortaya çıktı ki Singapur ve Hong Kong gibi şehirler başladıklarında sahip oldukları toprağın değerinden büyük kazanç çıkarttıkları ortaya çıktı. | TED | تبين ان سنغافورة وهونغ كونغ والمدن التي حققت مكاسب ضخمة على قيمة الأرض التي يمتلكونها عندما بدأوا . |
Hey, her türlü kazanç eve ait. | Open Subtitles | مهلا، أي مكاسب تنتمي الى البيت. |
Haksız kazanç hastaları değil, tatlı kazanç hastaları. | Open Subtitles | لتحقيق مكاسب غير مشروعة. |
Bu kazanç bizi giydirecek, besleyecek ve kurtaracak. | Open Subtitles | انها مكاسب جيدة غير مشروعة. |
Sermaye kazancı olarak toprak satıp, hiç vergi ödemeden kurtulabileceğimizi biliyorsun değil mi? | Open Subtitles | أتدركين أننا يمكن أن نبيع الأراضي كما مكاسب رأس المال ولاندفع أي ضريبة على ذلك مطلقاً؟ |
"Yakın zamanda bir aile üyesi sitemizi politik kazancı için kullanmaya çalıştı. | Open Subtitles | حاول مؤخراً أحد أفراد العائلة" "أن يتلاعب في موقعنا "من أجل مكاسب شخصية وسياسية" |
Senin aksine, onun bu işten bir kazancı yoktu. | Open Subtitles | بعكسك لم يكن لديها اي مكاسب من موته |
Fakat kar elde etme fikri gerçekten hiç ilgimi çekmedi. | Open Subtitles | ولكن لم أهتم في الحقيقة ... في الحصول على مكاسب.. |
Son zamanlarda her şeyi kendileri için yapıyorlardı, kişisel çıkarları için. | Open Subtitles | في الآونة الأخيرة ، هم قاموا بكل شيء فقط لأنفسهم ، ولتحقيق مكاسب شخصية |
Kendi çıkarları uğruna siyasi rakibini hedef almak için Adalet Bakanlığı'nı kullanan Başkan'ın aksine. | Open Subtitles | على عكس الرئيس الذي أراد استخدام وزارة العدل لاستهداف خصومه السياسيين رغبةً في تحقيق مكاسب شخصية |