Sekiz saatlik bir çalışma gününde her bir şeye yoğun ilgi gösterdiğinde ne çok şey yapabildiğini görmek şaşırtıcı. | TED | وستتعجب من قدر ما يمكنك إنجازه في ثماني ساعات يومياً، إذا قمت بعمل كل شيء تلو الآخر بتركيز مكثف. |
Bende bıraktığı yoğun duygu korkutucu bir saygı ve keyifti evrene ve bizim olabildiğine anlamaya çalışma gücümüze. | TED | ولقد تركني بشعور مكثف من الرهبة والبهجة من الكون وقدرتنا على الفهم بقدر ما نفعل. |
Bütün bunları yoğun bir psikoterapi programı ile destekleyerek yapıyoruz, böylece ağır ve kronik ağrılı durumlarda her zaman görülen umutsuzluk, mutsuzluk ve depresyon gibi durumlarla ilgilenebiliyoruz. | TED | وندعم كل ماسبق ببرنامج علاج نفسي مكثف لتخطي الاكتئاب, واليأس, والجزع الذي غالبا ما يصاحب الالم المزمن الحاد. |
Kadim kapasitörünü değiştirdim, yıldız geçidinde kullanılana benzer, cihaz ve jeneratör arasında. | Open Subtitles | جهزت مكثف قديم، مشابه لنوع إستعمل في بوابات النجوم، بين الجهاز والمولدات. |
Eğer bir alıcı, belirli bir ilaç ya da iç sıvısı tarafından uzun süre ağır bombardımana tutulursa, bayağı çekip kısalacaktır. | Open Subtitles | إذا أخذنا مستقبلاً محدداً لنوع محدد من العقار أو السائل الداخلي و عرضناه للقصف بشكل مكثف لمدة طويلة فإنه فعلياً سيتقلص |
Gördüğünüz gibi Dr.Kearns'ün temel temel sistemi bir kapasitör bir değişken rezistans ve bir transistörden oluşmuş. | Open Subtitles | كما ترى عينة الدكتور كيرنس، الآساسية تحتوي على مكثف مقاوم متغير ودوائر الكترونية |
Bir zaman makinesi. Evet. Değişim kapasitörü buradan geçiyor. | Open Subtitles | آلة زمن بالفعل، هنا حيث يوضع مكثف التدفق |
Bilimsel ihtimaller farklı ilgi alanları olan insanları birlikte yoğun bir şekilde çalışmaya teşvik ediyor. | TED | لكن الإمكانيات العلمية تجمع الأشخاص ذوي الاهتمامات المختلفة على العمل معًا بشكل مكثف. |
Darwin de yer solucanlarını yoğun ölçüde inceleyerek rahatlamak için bilardo odasına giderdi. | TED | كان داروين يذهب إلى غرفة البلياردو للاسترخاء بدراسة ديدان الأرض بشكل مكثف. |
Pennsylvania'da yalnızca 150 yıldan beri ve son üç yıldır da yoğun bir şekilde arıları gözlemliyoruz, | TED | في ولاية بنسلفانيا وحدها ، مسحنا النحل لمدة 150 سنة ، وبشكل مكثف للغاية خلال السنوات الثلاث الماضية. |
Sonbaharda beş hafta hariç araştırmalarımızı yoğun olarak sürdürdük. | Open Subtitles | لقد قمنا على البحوث لدينا بشكل مكثف إلا لمدة خمسة أسابيع في الخريف. |
Ben mümkün olduğu kadar sık, özgür ve olabildiğince yoğun sekse inanıyorum. | Open Subtitles | انا اؤمن بالعلاقات الجنسية فى كثير من الاحيان كحرية كما هو مكثف كما هو ممكن |
Bir çoğunuzun bildiği gibi, 4 gündür donanmamız, yoğun yaylım ateşiyle Wagner kalesini zayıflatmıştır. | Open Subtitles | و كما يعرف كثير منكم في الأربعة أيام الأخيرة قامت بحريتنا بإضعاف القلعة بقصف مكثف |
İç işleri bu bölge de çalışanların yasak olduğunu, göz önüne alarak yoğun bir soruşturma başlattı. | Open Subtitles | وتقوم إدارة الشئون الداخلية بتحقيق مكثف بما أن الدخول لهذه المناطق محصور على العاملين بالمخفر |
Schwarzschild, küçük bir hacme sıkışmış, çok yoğun bir yıldız gibi muazzam büyük bir kütlenin, çekim gücüyle uzay-zamanı hiçbir şeyin | Open Subtitles | سوارزشيلد قال أن كميات هائلة من الكتلة مثل كتلة نجم مكثف جداً |
Zafer için yoğun bir politik baskı vardı. | Open Subtitles | حيث كان هناك ضغط سياسي مكثف لتحقيق نصر ما |
Buranın otoparkındaki gerçek bir teknede bir haftalık yoğun bir eğitim. | Open Subtitles | انها لمدة أسبوع واحد مكثف والتي تمنحك خبرة ميدانية على متن قارب حقيقي |
"bu da akı kapasitörünü çalıştırarak beni 1885'e gönderdi. | Open Subtitles | وتشغيل مكثف التدفق وإرسالي إلى عام 1885. |
O sensördeki her bir piksel d-katkılı mos kapasitör tarafından kullanılıyor. | Open Subtitles | كل نقطة على هذا المستشعر ترسم بواسطة مكثف موس |
Burada negatif iyon kapasitörü bulunacağı kimin aklına gelirdi? | Open Subtitles | مَن كان يعرف أنّ بإمكانك الحصول على مكثف أيونات سالبة هنا؟ |
Gördüğün her neyse, eğer uyanık kalmanı sağladıysa çok şiddetli olması lazım. | Open Subtitles | مهما حدث لك كان عليه أن يحدث بشكل مكثف للغاية من أجل أن تبقى متيقظا |
Enerji santralının aslında bir santral olmadığını çünkü çok büyük, dev bir dev bir kondansatör olduğunu ve enerji üreteceğine Gotham'ın enerjisini emeceğini onu depolayacağını stoklayacağını öğrendim. | Open Subtitles | يعني علاقه هذا المشروع بحقول الطاقه هو مجرد الاسم فقط و لكن في الواقع سيكون هذا كبير مكثف كبير بل عملاق |
Yedi gün önce polisin ve endişeli aile üyelerinin yaptığı kapsamlı bir araştırma sonrasında genç bir kızın cesedi bu parkta bulundu. | Open Subtitles | بعد قيام الشرطة ببحث مكثف و بمساعدة أفراد العائلة المعنيين وجدت جثة فتاة مراهقة في هذا المتنزه |