İlginç olan şeyse, insan, robot ve yapay zekânın birbirini güçlendirmeden bu terası inşa etmesinin kesinlikle mümkün olmamasıydı. | TED | المثير للاهتمام أن، بناء هذا الجناح لم يكن ممكنًا بدون البشر والإنسان الآلي و الذكاء الصنعي بتطويرهم لبعضهم البعض. |
Şu an mümkün görünmüyor, biliyorum ama normal bir hayata sahip olabilirsin. | Open Subtitles | أعلم أن هذا لا يبدو ممكنًا الآن، لكن بإمكانك عيش حياة طبيعيّة. |
Ve bir örnek de olmaya çalışmıyorum, bunu başka her kim yapıyor olursa olsun mümkün olduğunun da kanıtıyım ben. | TED | وأنا لا أحاول أن أكون نموذجاً ولكن مجرد دليل أن الأمر ممكنًا لأي شخص آخر يفعل هذا. |
Bunu büyük ölçüde mümkün kılan şey bunun gerçekleşmesini isteyen bir sürü insan olmasıydı. | TED | أعتقد أن النجاح كان ممكنًا بسبب حقيقة أن كثيرين أرادوا لها ذلك. |
Bu arada, eğer mümkünse, Bayan Ludwig'e birkaç soru sormak istiyorum. | Open Subtitles | الآن إن كان هذا ممكنًا فأود أن أسأل السيدة لودويغ بعض الأسئلة |
Bu yüzden görselleri okuma yeteneğiniz sadece harika değil, aynı zamanda benim sanatımı mümkün kılan şey. | TED | وهكذا، مهاراتكم في قراءة الصور ليست رائعة فقط، بل إنها ما تجعل فني ممكنًا. |
Bugün daha önce mümkün olmayan bir boyutta ilerleme kaydetmek daha da mümkün. | TED | واليوم، من المحتمل إحراز تقدم بشكل متزايد على نطاق لم يكن ممكنًا من قبل أبدًا. |
Bunu mümkün kılan oradaki aktif işbirliği içindeki topluluk. | TED | ولكن بسبب وجود المجتمع المحلي التعاوني النشط للصناع يجعل المستحيل ممكنًا. |
Bu kaçınılmaz değil fakat bunun üstesinden gelmek, uzun vadede başarıyı mümkün kılan şeyin derinlerine inmeyi gerektiriyor. | TED | هذا ليس أمرًا حتميًا، ولكن تخطيه يتطلب التعمق فى الأسباب التي تجعل النجاح ممكنًا على المدى الطويل. |
Yine de kesinlik konusunda yatırımlar daha önceden mümkün olanı çok daha ileriye götürmemizi sağlayabilir, Mars'a ulaşmak gibi. | TED | مع ذلك، يمكن للاستثمارات في الدقة أن تأخذنا لأبعد مما كان ممكنًا في السابق، حتى كبُعدْ المريخ. |
Ve sanıyorum ki, bunların hepsi, anlamayı mümkün kılıyor. | TED | وأنا أعتقد أن كل هذه الأشياء تجعل الفهم ممكنًا. |
İstediğimiz gelecek için bir hedef, küresel ısınmayı tersine çevirmenin mümkün olduğu bir gelecek. | TED | إنه هدف للمستقبل الذي نريده، مستقبل يصبح ممكنًا فيه عكس عملية الاحتباس الحراري. |
Bu üç mekanizmanın kombinasyonuyla düşüm mümkün hale gelir. | TED | ومن خلال مجموعة من هذه الآليات الثلاثة سيصبح هذا الانسحاب ممكنًا. |
Başka bir dünya sadece mümkün değil, yolda! | TED | وجود عالم آخر ليس ممكنًا فحسب، بل يمضي في طريقه إلينا. |
Onun için, bu evin sadece görüntüsünün prensi oraya getirecek yeterlilikte olması düşüncesi mümkün olduğu anlamına geliyordu. | TED | بالنسبة له، فكرة أن مجرد صورة لهذا المنزل كانت كافية لجلب برنس هناك عنت أن ذلك كان ممكنًا. |
İzleyicinin yaydığı radyasyon, bunu mümkün kılan şeydir. | TED | إنّ الإشعاع الذي يصدره الكاشف يجعل ذلك كلّه ممكنًا. |
Bunu mümkün kılabilen bir aletimiz var. | TED | نحن لدينا جهاز يمكن أن يجعل ذلك ممكنًا. |
Herkes bunun nasıl mümkün olduğunu çözmeye çaşıyordu. | TED | كان كلُ واحد فينا يحاول معرفة كيف كان ذلك ممكنًا. |
Ama söylence(efsane),tüm dünyaya yayılmasını mümkün kılacak bir şekilde bu gerçekliği dışa vurur. | Open Subtitles | لكن أسطورة جسّدت ذلك في شكل جعلت انتشاره حول العالم شيء ممكنًا |
Birkaç saniye içinde bilinçli kalmak, kimyasal açıdan da mümkün olmaz. | Open Subtitles | في بضعة ثواني، بقاء الوعي لن يكون حتى ممكنًا كيميائيًا |
mümkünse bugün okulu gezmemizi istemişler. | Open Subtitles | يريدوننا أن نأخذ جولة في المدرسة اليوم إن كان ممكنًا. |
Taşınmak mı? Artık yer değiştirmenin imkansız olması lazım. | Open Subtitles | لا يُفترض بأن يكون الانتقال ممكنًا في هذه المرحلة. |