Biraz zaman alıyor. Ama sonunda dişiyi bulduğunda, özel bir taktiği var. | Open Subtitles | تستغرق المسألة وقتاً، لكن متى ما اجتمع بها أخيراً، فبجعبته تكتيكاً مميزاً |
Susie'yle tanıştığım an onun ne kadar... özel birisi olduğunu biliyordum. | Open Subtitles | اعلم تلك اللحظة التى قابلت بها سوزى لقد كانت شخصاً مميزاً |
Sonraki şarkımız için, turne menajerimiz sevgilisine özel bir şey yapmak istedi. | Open Subtitles | بالنسبة إلى الأغنية القادمة أراد مدير جولتنا أن يقدم شيئاً مميزاً لحبيبته |
Etrafıma baktığımda bu TEDxAmsterdam toplantısında çok özel bir dinleyici kitlesi görüyordum. | TED | عندما أنظر حولي في قاعة تيدأكس أمستردام هذه أرى جمهوراً مميزاً |
İnsan beyni olağanüstü olabilir, evet, ama nöron sayısı olarak özel değil. | TED | إذاً قد يكون الدماغ البشري رائع، نعم، إلا أنه ليس مميزاً في عدد الخلايا العصبية التي يمتلكها. |
Kendimle ilgili iyi veya özel olduğunu düşündüğüm hiçbir şey beni kurtaramazdı. Sıkı çalışmam, kişiliğim, mizah anlayışım, bakış açım... | TED | أي شيء ظننته جيداً لي أو مميزاً بي، لم يستطع إنقاذي؛ عملي المُجِد، شخصيّتي، حسّي للدعابة، نظرتي للحياة. |
Fakat eğer bu tavrı takınırsanız, çok özel bir şeyi kaçırırsınız. | TED | إن اتخذت هذا الموقف، فأنت تفوت على نفسك أمراً مميزاً. |
Ve bu olayı tesadüfen bulmamın sebebi de; Male'de Maldivler'de özel bir şeylerin döndüğü fikrinin beynime sızacağı kadar uzun yaşamamdır buralarda. | TED | ووقعت عليه لأنني عشت في ماليه، في المالديف لفترة كافية ليستوعب عقلي أن شيئاً مميزاً يحدث. |
Bu tür bir hayatın hesabını ödemek için oldukça özel bir kişi olmak gerekir. | Open Subtitles | إختيار خوض مثل هذه الحياة يتطلب شخصاً مميزاً جداً. |
Sonu önemli değil. O bir zamanlar çok özel biriydi. | Open Subtitles | على أى حال قد يكون إنتهى لكن كان هناك وقتاً كان فيه مميزاً للغايه |
Bence, özel falan değilim. Annem bile hep, özel biri olmadığımı söyler. | Open Subtitles | لا أحسب نفسي مميزاً، لطالما قالت أمي إنني لست مميزاً |
Son zamanlarda özel bir yanım olmadığı hissine kapıldım. | Open Subtitles | لا أعرف، موخّراً لا أشعر بأنّ ثمة شيئاً مميزاً بشأني |
Eskiden ikimizde bu ülkenin çok özel olduğunu düşünürdük. | Open Subtitles | كلانا كان يفكر في أن هذا البلد كان مكاناً مميزاً جداً. |
Bu özel bir kişi olmalı, ikiniz birlikte söylediğinize göre. | Open Subtitles | يجب أن يكون شخصاً مميزاً طريقة حملكما له |
özel birşeyin olduğunda insanların bunu bimesini sağlamalısın. | Open Subtitles | أن تدع الناس يعلمون أن لديك شيئاً مميزاً |
Şey, aslında komik. Hep özel biri olmak istemişimdir. | Open Subtitles | أتعلمين، إنّ هذا مُضحك، فلطالما أردت أن أكون مميزاً |
özel bir şey olsun istedim. Çocuklar bana zaman ayırmış. | Open Subtitles | أردت شيئاً مميزاً الأولاد يقيمون حفلة من أجلي |
Evet. Yani beklemelisin. Çok özel olmalı. | Open Subtitles | أعني طالما أنت تنتظر يعني انك تريد شيئاً مميزاً |
Zaten onuncu yıldönümümüz, özel bir şey yapmalıyız. | Open Subtitles | هذا عيد زواجنا الـ 10 يجب أن نفعل شيئاً مميزاً |
Aramızda olanlar özeldi ve bazı zamanları harikaydı. | Open Subtitles | انا اعرف ان الذي بيننا كان مميزاً والوقت كان ممتازاً |
Uzay yürüyüşçülerinin kasklarındaki küçük kameralar onlar çalışırken bize eşsiz bir omuz üstü görüntü sağlar. | Open Subtitles | كميرات صغير موجودة على خوذة الرائد تعطينا مشهداً مميزاً بينما يعملون |
Diğer erkeklerden farklı görünmek istemiştim. | Open Subtitles | اللّعنة. وأنا أردت أن أصبح مميزاً عن بقية الرجل. |
Ama özel olmasam bile, sen benden on yüz milyar kat daha az özelsin. | Open Subtitles | لكن بقدر ما أنا لست مميز.. أنت لست مميزاً عني بتريليون مرة |
Aniden hiçbir özelliğin kalmıyor, sadece sen oluyorsun. Kes, tamam mı? | Open Subtitles | كل ما في الأمر انك لست شخصاً مميزاً, انك نفس الرجل |
Okul sonrası aktivitelerin yok. Ve gerçekten seninle ilgili özel bir şey yok. Josh! | Open Subtitles | وانتِ لم تحصلي على أي نشاطات خارج المدرسة، ولا يوجد شيئاً مميزاً بكِ حقاً. |