Her bölgeyi kuşatın, tüm gerilla güçlerinin erzak ve para kaynaklarını kesin. | Open Subtitles | محاصرة كل منطقةٍ على حدا, قطع مصدر الإمدادات... و تصفية قوات المغـاوير... |
Her bölgeyi kuşatın, tüm gerilla güçlerinin erzak ve para kaynaklarını kesin. | Open Subtitles | محاصرة كل منطقةٍ على حدا, قطع مصدر الإمدادات... و تصفية قوات المغـاوير... . |
Mantarlarla işaretli bir alana sürünmüş olmamız gerekiyordu. | Open Subtitles | لقد زحفنا إلى منطقةٍ يُرمز لها "بالفطر". |
Kapalı bir alana beyaz fosfor saldıysalar tek başına bu bile kimyasal savaş sayılır. | Open Subtitles | -بلى . إن قامو بإطلاق الفسفور الأبيض داخل منطقةٍ مغلقة, ذلك لوحده سيكون حربًا كيميائية. |
Sayın Başkan, eminim füze kurulumunun kabile bölgesinde olduğunu biliyorsunuzdur. | Open Subtitles | أنا واثقٌ يا فخامةَ الرئيس من درايتكَ أنّ الصاروخ يقعُ في منطقةٍ قبليّة |
Düşman bölgesinde, tek başına kimseye nereye gittiğini ve ne yaptığını söylemeden? | Open Subtitles | في منطقةٍ معاديّةٍ وبنفسكـِ؟ من دونِ أن تخبري أيَّ أحدٍ عن مكانَ ذهابكِـ أو عن ماذا تنوينَ فعله؟ |
Seni yasaklı bölgeye götüreceğim. Doğu tarafında. | Open Subtitles | ساَخذك إلى منطقةٍ محظورة إنها على الحافة الشرقية |
Ve Tyrannosaurs bir kez bir alana hükmettiğinde çoğu etobur dinozor basitçe yok olurdu. | Open Subtitles | ،و حالما تسيطر الـ(تيرانوصورات) في منطقةٍ ما يختفي العديد من الديناصورات آكلوا اللحم بـبساطة |
Gio'nun yolladığın sinyalleri engelleyen bir alana geçmiş olması mümkün. | Open Subtitles | من الممكن أن (جو) إنتقلَ إلى منطقةٍ حيثُ الهيكل يعيقُ إشاراتكم |
Düşman bölgesinde çatışmadan kaçmanın en iyi yolu. | Open Subtitles | وهذهِ أفضلُ طريقةٍ لتجنبَ المواجهةُ في منطقةٍ معادية |
Geçen yıl, Diwali'den hemen önce, Delhi'nin hemen dışında olan yetkisiz bir sanayi bölgesinde, kirleten firmalara ani bir teftiş yaptım ve havayı kirleten havai fişeklerin satıldığını gördüm. | TED | في العام الماضي، وقبل عيد دِيوالي مُباشرةً، قُمتُ بتفتيشٍ مُفاجئ للمصانع المُسبِّبة للتلوُّث في منطقةٍ صناعيةٍ غير مُصرَّح بها خارج ديلهي مُباشرةً، ووجدتُ الألعاب النارية المُسبِّبة للتلوُّث تُباع هناك. |
Silahların bulunduğunu düşündüğümüz üsteki özel bir bölgeye gidiyorlar. | Open Subtitles | إنهم يتحركون باتجاه منطقةٍ مؤمنة في القاعدة نعتقد بأن الأسلحة محفوظةً بها |
Laptoplarından gördüğüm şey, içeriden bir adam tüpleri alacak üçüncü bagaj teslimdeki yasak bölgeye Sophia'yı sokmak için güvenliği geçirtecekti. | Open Subtitles | نحن لوحدنا ممّا رأيتُه على الكمبيوتر، فشخصٌ من الداخل يُفترض أن يمرّر الحاويات عبر الحراسة لـ (صوفيا) إلى منطقةٍ غير محروسة قرب الممرّ الثالث لاستلام الحقائب |