Eğer bir insan beyni gördüyseniz, iki yarıkürenin birbirinden bütünüyle ayrı olduğu aşikardır. | TED | إذا سبق ورأيتم مخ بشري يتضح أن النصفين الكرويين منفصلين تماماً عن بعضهما. |
Kriptolojideki 3 yıllık çalışmanız sırasında iş ve zevki ayrı tutmayı başardınız. | Open Subtitles | خلال الثلاث سنوات لكى فى الكربتولوجى خططى لتبقى العمل و المرح منفصلين |
Kriptolojideki 3 yıllık çalışmanız sırasında iş ve zevki ayrı tutmayı başardınız. | Open Subtitles | خلال الثلاث سنوات لكى فى الكربتولوجى خططى لتبقى العمل و المرح منفصلين |
Hayır dedi, ama bak neredeyiz. Daha yeni ayrıldık yaptığı ilk şey bu! Daha yeni ayrılmadınız. | Open Subtitles | قالت لا ولكن الان نحن الأن فقط منفصلين و اول شئ تفعله |
Fakat, kanunları evrim ve ilk hal şeklinde ikiye ayırmak zamana bağlı ve mekanın ayrık ve farklı olmasını gerektiriyor. | TED | الا أن هذا التقسيم الي قوانين للتطور وحالات أولية يعتمد على كون الزمن والفراغ منفصلين ومتاميزين. |
Onunla zaten ayrılmıştık , ama birden ortaya çıktı ve ailemle tanışmak istedi. | Open Subtitles | كنا منفصلين عن بعض, و لكنها ظهرت و أرادت أن تقابل عائلتى |
Şimdilik ikisini ayrı odalarda tutacağız ama rekabetleri sorun yaratabilir. | Open Subtitles | يمكننا أن نبعدهم منفصلين الآن لكن هذه الخصومة تبدو مشكلة |
Şu an biraz ayrı düşmüş durumdayız ama biraz tuhaf davranıyordu. | Open Subtitles | نحن منفصلين قليلاً في الوقت الراهن لكنها تتصرف بغرابة بعض الشيء |
İşim aracılığıyla insanların doğadan ayrı olmadıklarını ve herşeyin birbirine bağlantılı olduğunu aktarmaya çalışıyorum. | TED | أحاول من خلال عملي إظهار أن البشر ليسوا منفصلين عن الطبيعة وأن كل شيء مترابط. |
Yeni doğmuş bebeklerin kendilerini her şeyin bir parçası olarak gördüklerini bilirsiniz; ayrı değillerdir. | TED | تعرفون كيف المواليد الصغار يعتقدون أنهم جزء من كل ما يحيط بهم؛ أنهم ليسوا منفصلين بذاتهم. |
Doğa, kalplerimizi açar ve farkına varmamızı sağlar biz doğanın bir parçasıyız ve biz ondan ayrı değiliz. | TED | إنها تفتح قلبنا , و تجعلنا نستوعب أننا جزء من الطبيعة و أننا لسنا منفصلين عنها. |
Ve beyine baktığınız zaman, her iki beyin korteksinin birbirlerinden tamamen ayrı olduğu açıkça görülür. | TED | وعندما تنظرون إلى المخ، فإنه من الواضح أن النصفين منفصلين تماماً عن بعضهما |
Algı çerçevemiz genişledikçe, beraberinde merak da artar; doğadan ayrı değil, doğanın birer parçası olduğumuzun farkına da varırız. | TED | ومع قدرة أكبر على الفهم تنشأ قدرة أكبر على التساؤل، إدراك أعظم بأننا جزء من ولسنا منفصلين عن باقي الطبيعة. |
Kenar kısımlarda iki ayrı kesikten aletlerle içeri giriyoruz ve ardından dokuda işleme başlayabilirsiniz. | TED | نقوم بإدخال المعدّات, من جُرْحين منفصلين في الجانب, وبعد ذلك يمكنك البدء في التعامل مع الأنسجة. |
Bağımsız lifler iki elin parmak uçlarından çıkıyor ve birleşerek iki ayrı kol oluşturuyor. | Open Subtitles | تنساب شعيرات منفصله وتنتشر من أطراف أصابع كلا اليدين ويتحدوا لتشكيل جدولين منفصلين |
- Sudan çıktı. Ama ondan sonra ayrıldık. | Open Subtitles | لقد خرجت من الماء لكن هكذا أصبحنا منفصلين |
Başbakanın dediğine göre, General Zilong ve diğer iki generale bağlı birlikler burada iki gruba ayrılacak ve farklı yönlere gidecekler. | Open Subtitles | رئيس الوزراء يقول وحدات الجنرالين الشابين والجنرال زيلونع ينقسموا إلى مجموعتين ويذهبوا في طريقين منفصلين |
Karımı çalmadın. ayrılmıştık ve bu adil. | Open Subtitles | أنت لم تسرق مني زوجتي، لقد كنا منفصلين ويبدو الأمر منصفاً |
Ama şu an ayrıyız ve Marshall şöyle dediği zaman... | Open Subtitles | لكن الآن .. نحن منفصلين .. لذا بعد أن يقول مارشال.. |
O zamanlar Peter ve ben ayrıydık, ...bu nedenle bu mümkün değil. | Open Subtitles | أنا وبيتر كنا منفصلين في ذلك الوقت إذًا هذا الكلام مستحيل |
Fakat onların uzun, aynı uzunluktaki ve noktalarla ayrılmış cümlelerde görüldüğünü hayal edin. | TED | لكن تصور أنهم موجودين في قائمة طويلة من الجمل الأخرى، جميعهم بنفس الطول، وجميعهم منفصلين بإستخدام النقط. |
Biliyorum Christina ve sen ayrıldınız, fakat sen iyi olur musun... ben ve o, bilirsin, arkadaş kalırsak, haklı mıyım? | Open Subtitles | أعلم أنك أنت و كريستينا منفصلين لكن أنت موافق أنا و هي, تعلم, على أن نكون أصدقاء |
- Siz ayrılmıştınız. - Ne kadar süreliğine? Bir hafta? | Open Subtitles | كنتم منفصلين لمدة بسيطة اسبوع ساعة.. |
Çünkü bu biz ayrıyken yaptığın bir şeyle alakalı değil. | Open Subtitles | لأن هذا ليس متعلق بأي شيء فعلته بينما نحن منفصلين |
Fiziksel olarak ayrılar, ama bilinçleri ortak. | Open Subtitles | منفصلين عن بعضهم مادياً ولكن لهم إدراكاً جماعياً |
Hoş değil biliyorum o kuzenimin kocasıydı... ama yani ayrılmak üzerelerdi. | Open Subtitles | أعني، لقد كان زوج إبنة عمي وأنا أعلم أن هذا خاطيء ولكنهما كانا منفصلين |
Boşanmışlar, evlenmişler, ayrılmışlar, barışmışlar, onun fikri, bunun fikri. | Open Subtitles | هل هم مطلقون او متزوجون حديثا كانوا منفصلين ثم تصالحو مجددا |