sadece benim için bir kutu bisküvi ve tatlı saklardı. | Open Subtitles | وكانت تحتفظ بعلبة من البسكويت والحلويات من أجلي فقط |
Bunu sadece benim için yapamazsın. | Open Subtitles | لا يمكنك تناوله من أجلي فقط. |
Bunu sadece kendim için itiraf etmiyorum. | Open Subtitles | لذلك، آمل ألا يكون ذلك من أجلي فقط |
Bunu sadece kendim için itiraf etmiyorum. | Open Subtitles | لذلك، آمل ألا يكون ذلك من أجلي فقط |
Bunu sadece kendim için yapmadım. | Open Subtitles | أنا لم أفعلها من أجلي فقط |
Bu sadece kendim için yapmıyorum ki. | Open Subtitles | لم اكن أفعل هذا من أجلي فقط. |