Siz çıraklar gelmek ister misiniz? Seyirci bölümünde yer var. | Open Subtitles | أن أردتم الحضور هنالك الكثير من الأماكن في قسم التشجيع |
Bu bir gemi, bulunabileceği pek fazla yer olamaz. Lovejoy, bul onu. | Open Subtitles | هذه سفينة هناك فقط العديد من الأماكن التي يمكن أن تكون فيها |
Benim sorumsa, şehrin ortasında neden daha fazla yeşil alan ve oturabileceğiniz, kendinizi yalnız ya da fazlalık gibi hissetmediğiniz yerler olmadığıydı. | TED | ولكن سؤالي كان، لماذا لا توجد المزيد من الأماكن الخضراء وأماكن للجلوس في وسط المدينة حيث لا تشعر بالوحدة، أو كشخصٍ آثم؟ |
Bu çok kötü ama bunun gibi yerler var. | TED | وهو الأمر السيء، ولكن توجد العديد من الأماكن مثل هذه. |
Gezegenimizin üzerinde en az ulaşılabilir yerlerden biridir. | TED | وهو واحدٌ من الأماكن القليلة التي يتم زيارتهاعلى كوكبنا. |
Çoklu evrenin çoğunda hiçbir şey yoktur ve biz fizik kanunlarının bir şeylerin olmasına izin verdiği birkaç yerden birinde yaşıyoruz. | TED | في غالب الكون المتعدد لا يوجد شئ، ونحن نعيش في واحد من الأماكن القليلة حيث تسمح قوانين الفيزياء بوجود شئ ما. |
Bir aktivist olarak kadın olarak doğmanın tehlikeli olduğu çeşitli bölgelere gittim, örneğin kadınların bedenleriyle savaşılan doğu Kongo gibi yerlere. | TED | وكناشطة، سافرت إلى العديد من الأماكن حيث من الخطر أن تولد النساء هناك، كغرب كونغو، حيث تشنّ الحروب على أجساد النساء. |
Dünyanın dört bir yanındaki üslerde yaşadım. İtalya, Almanya, pek çok farklı yerde. | Open Subtitles | ترعرعت على الإقامة في جميع أنحاء العالم ايطاليا, ألمانيا, الكثير من الأماكن المختلفة |
Son zamanlarda cok yanliş zamanlarda cok yanliş yerlerde oluyordun. | Open Subtitles | لقد كنت بالعديد من الأماكن الخاطئة في التوقيت الخاطيء مؤخرًا |
- Bu kabul edilemez. - Olabileceği bir sürü yer var. | Open Subtitles | هذا غير معقول، هناك الكثير من الأماكن التي قد يوجد فيها |
Çevrede gerçekten iyi BBQ yapan çok fazla yer bilmiyorum. | Open Subtitles | في الحقيقة ، لا اعرف العديد من الأماكن الجيدة بالجوار |
Daha uygun yerler vardır muhakkak. | Open Subtitles | بالتأكيد يوجد هنالك المزيد من الأماكن المناسبة |
"Değişik yerler, insanlar ve ilişkiler aramaktan yoruldum ve bıktım." | Open Subtitles | سئمت وتعبت من الركض من الأماكن والناس والعلاقات |
Yerliler, miraslarının korunduğu yerlerden onları neden geri istiyordu? | TED | لماذا أراد الأمريكيون الأصليون استرجاع تراثهم من الأماكن التي تحتفظ بها؟ |
Çalıştığım yerlerden ilki Yeni Zelanda Leigh'te Keçi Adası adı verilen bir rezervdi. | TED | واحدة من الأماكن الأولى التي عملت كانت محمية تدعى جزيرة الماعز في مدينة ليه في نيوزيلندا. |
Atalarımız önceden haber verilmeden, bir çok yerden zorla uzaklaştırıldılar. | Open Subtitles | و أجدادنا أجبروا على الخروج أيضا من الكثير الكثير من الأماكن في أي لحظة |
Bir çeşit kapalı yerden korkma tepkisi uzun süre kapalı bir ortamda kalındığında olabiliyor. | Open Subtitles | نوع من رد فعل الخوف من الأماكن المغلقه والذى يمكن حدوثه عندما يُغلق على الأشخاص لفترة طويلة من الوقت |
Bir çek yazabileceğiniz bir sürü alan var. | Open Subtitles | كثير من الأماكن تطلب منك فحسب كتابة شيك. |
Ne tür kitaplar okumaktan zevk alacaklarını, ne tür yerlere seyehat etmek isteyeceklerini, ve ne tür yiyecekler tercih edeceklerini öngörebilirsiniz. Bir kere bu karakteri çözdüğünüzde neden birisinin Applebee's (alt-orta kesime hitap eden bir restorant zinciri) | TED | تستطيعون بالفعل أن تخمنوا أي نوع من الكتب يفضلون أن يقرأوا , أي نوع من الأماكن يفضلون أن يزوروا , وأي نوع من الطعام يودون أن يأكلوا . بمجرد أن تفهموا هذه السمة , يمكنكم أن تفهموا |