Bir şekilde tapirler hâlâ orada, ki bu bana umut veriyor. | TED | وبشكل ما ظلت هناك حيوانات التابير، والذي يعطيني مزيدا من الأمل. |
Sonunda, taşınma günü geldi. Tüm aileyi saran bir umut ve heyecan vardı. | Open Subtitles | و إخيرا الإنتقال و هناك شعور من الأمل و الحماس في العائلة كلها |
Ama gözlerinin derinliklerine bakarsan bir parça umut ışığı görebilirsin. | Open Subtitles | إذا أمعنت النظر جيداً إلى العينين، سترى بصيصاً من الأمل. |
Hayır, ellerinde çok fazla umudu olan baş belaları onlar. | Open Subtitles | لا، هم مجموعة من متسببي المشاكل لديهم الكثير من الأمل. |
Haksızsa, ölen kadına birkaç gün yetecek kadar ümit verdim demektir. | Open Subtitles | و إن كان مخطئاً فقد أعطيت امرأة تحتضر يومين من الأمل |
Çekov uzun kışı gördüğünde onu cansız, karanlık, ve umutsuz buldu. | Open Subtitles | عندمارأىتشيكوفالشتاءالطويل... رأى شتاءً قارساً ... وقاتماً ومجرداً من الأمل. |
Çok ufak bir umuda kapıIdım ama yine beni yendin. | Open Subtitles | فقط عندما كان لي ذرة من الأمل, غلبتني ثانيةً. |
Yeni banknota bayılırım. Öyle büyük umutları temsil eder ki. | Open Subtitles | انا احب هذه الأوراق انه تمثل الكثير من الأمل |
Sanırım hala küçük bir umudum var bir bebeğin hayatını bağışlayacak kadar şerefli olduklarına dair. | Open Subtitles | أعتقد أن هناك ذرة من الأمل باقية، آمل أنه لازال لديهم بعض اللباقة ليعفوا حياة طفلة |
Bunlar hâlâ ilk belirtiler, önümüzde uzun bir yol var, fakat bu, gelecek adına bizlere umut veriyor. | TED | لا تزال كل هذه علامات مبكرة، هناك طريق طويل لنقطعه، ولكن هذا يعطينا الكثير من الأمل للمستقبل. |
Onlar için ama aynı zamanda onlarla birlikte umut ve fırsat bırakmak bizim vazifemiz. | TED | إنه واجبنا لترك تراث من الأمل والفرص لهم ولكن أيضاً معهم. |
Kanser teşhisi açısından şanssız olsak bile erken evre alarmı kuvvetli umut ışığı sağlayacaktır. | TED | حتى إن تم تشخيصنا لسوء حظنا بالإصابة بالسرطان، سيوفّر هذا الإنذار المبكر شعلة قوية من الأمل. |
Bugün iyimserim, çünkü tüm Amerika'da umut dalgalarını gördüm. | TED | أنا متفائل اليوم لأنني رأيت في جميع أنحاء الولايات المتحدة، أمواجاً من الأمل. |
Her birimiz bir umut dalgası olabilir. | TED | إذ أن كل واحد منا قادر على أن يكون موجة من الأمل. |
Bokonizmin yalanlarının farkında olsalar da hayatlarını bu dayanaklarla yaşıyorlar ve bu şekilde içtenlikle umut besleyebiliyorlar. | TED | على الرغم من إدراكهم لأكاذيب البوكونية، فإنهم يعيشون حياتهم وفق مبادئه، وبذلك تكوّن لديهم بعضاً من الأمل الحقيقي. |
Ve özellikle bir şey bana çok umut verdi. | TED | وشيء واحد تحديدًا أعطاني الكثير من الأمل. |
Biliyorsun, Anne, 1920'lerde Almanya'da Komünistler, herkese umut dağıttılar. | Open Subtitles | تعرفين يا آن حقبة العشرينات في ألمانيا الشيوعية جلبت الكثير من الأمل للناس |
Bu insanların biraz umudu vardı onu da yok ettin. | Open Subtitles | لقد أخذت ما تبقى من الأمل اليسير لدى هؤلاء الناس و دمرته أنا دمرته ؟ |
Haksızsa, ölen kadına birkaç gün yetecek kadar ümit verdim demektir. | Open Subtitles | و إن كان مخطئاً، فقد أعطيت امرأة تحتضر يومين من الأمل |
Chekhov uzun kışı gördüğünde onu cansız, karanlık, ve umutsuz buldu. | Open Subtitles | عندمارأىتشيكوفالشتاءالطويل... رأى شتاءً قارساً ... وقاتماً ومجرداً من الأمل. |