Ve bunlar Çin'den, Japonya'dan, Kore'den ve kuzeydoğu Asya'nın başka bölgelerinden insanlar. | TED | وهؤلاء الناس من الصين واليابان كوريا، وأجزاء أخرى من شمال شرق آسيا. |
Belki Çin'den birisi kazmış ve onları öbür tarafa götürmüştür. | Open Subtitles | ربما أحد أخر من الصين حفر من الجهة الأخرى وأخذه |
Bu ülke aslında Çin'den daha ucuza daha iyisini üretiyor. | Open Subtitles | التي تنتجها هذه البلد و بالفعل أرخص وأفضل من الصين. |
Massey Çin'den, Rusya'dan, Dubai'den zengin kişilerin oynamasına izin veriyordu. | Open Subtitles | ماسي سمحت لكل الطامحين الأغنياء من الصين .. روسيا .. |
İşçilerin tanıdığı herkes benzer durumda yaşıyordu fakat yine de bu koşullar Çin'in kırsal kesimlerindeki evlerden ve yurtlardan daha iyiydi. | TED | جميع من يعرفون عاشوا في ظروف مماثلة، وكان لا يزال أفضل من المهاجع والمنازل الريفية من الصين. |
Güya Çinli ama Çin'den hiç tanıdığı yok. Ailesi de yok. | Open Subtitles | لقد أتت من الصين, لا أحد يعرفها و ليس لديها عائلة. |
Sonraki yıl, bir militan Çin'den kaçmam için bana yardım etti ve ABD'ye mülteci olarak gittim. | TED | بآخر تلك السنة، ساعدني ناشط على الهروب من الصين و الذهاب إلى الولايات المتحدة كلاجئ |
Çin'den ABD'ye kadar insanlara sorduk ve gördük ki | TED | ونحن نعلم من سؤالنا للناس من الصين إلى الولايات المتحدة |
Bu nedenle, botanist Robert Fortune'ı, Çin'den çayı gizli bir operasyonla çalmak için görevlendirdi. | TED | لذلك كلفت عالم النبات روبرت فورتشن بسرقة الشاي من الصين في عملية سرية. |
Bir gün, bu fotoğraf Çin'den gönderildi. | TED | وفي يومِِ ما، ظهرت هذه الصورة من الصين. |
Çin'den birinin geleceği umuduyla yalvardım yakardım ve yardım istedim. | TED | توسلت وصرخت لكل أنواع المساعدة، آملة أن يظهر أحدهم من الصين. |
Dahası, dünyadaki her dört şeker hastasından biri artık Çin'den geliyor. | TED | ومن المثير للقلق، أن واحد من كل أربعة مصابين بمرض السكري في العالم أصبح من الصين. |
Çin'den daha açık ve özgür olması gereken toplumlarda propagandanın neye benzediğini bilmek daha da zor olabilir. | TED | وفي أماكن التي كان من المفترض أن تكون منفتحة أكثر من الصين كان حتى التعرف على الدعاية أصعب |
Kaçmak kavramını bile anlamamıştım ama geceleri Çin'den gelen ışıkları görebiliyordum ve ışığın olduğu yere gidersem bir kâse pirinç bulabilir miyim diye merak ettim. | TED | لم أكن أدري حتى مفهوم الفرار، لكن كان يمكنني رؤية الأضواء من الصين ليلاً، وتساءلتُ لو أني ذهبتُ لتلك الأنوار، ربما أعثر على طبق أرز. |
Tedarikçiden sipariş etmeniz lazım, onların üretmesini bekleyeceksiniz ve sonra da ulaştırılmasını, genellikle Çin'den. | TED | فعليك أن تطلب المزيد من المزودين، لكن عليك انتظار عملية الإنتاج ثم عليك انتظار عملية الشحن، بشكل عام من الصين. |
Gerçekte konteynır gemileri Çin'den Danimarkaya mallarla dolu geliyorlar. Ve geriye boş olarak dönüyorlar. | TED | حيث أنه في الحقيقة سفينة الحاويات كانت محملة بالأساس ببضائع من الصين للدنمارك ومن ثم أبحرت فارغة عائدة الى شانغهاي |
Yeteri kadar açık. Çin'den bile duyuluyordur. | Open Subtitles | عالي بمافيه الكفاية يمكنك أن تسمعه من الصين |
Karate 16. yüzyılda Çin'den geldi. | Open Subtitles | الكاراتيه أصلها من الصين القرن السادس عشر |
Bu temelle yerleştirilmiş bir güneş çünkü Japonya, Çin'in doğusunda kalıyor. | TED | هذا رمز الشمس موضوع بجانب رمز الأساس، ولأن اليابان تقع إلى الشرق من الصين |
Burası bütün yıl kardan arınmış olmasıyla Çin'e girip çıkmanın en garanti yoludur. | Open Subtitles | الطريق الوحيد للدخول او الخروج من الصين وهو مضمون خلوه من لثلج على مدار السنة. |
Tanıdığım biri var. Onun da Çin'de bir tanıdığı. Belki o... | Open Subtitles | حسناً ربما أعرف رجلاً يعرف رجل آخر من الصين , ربما |
kendisi Çin'deki diplomatik ziyaretinden henüz döndü. | Open Subtitles | الذى عاد مؤخراً من مهمته السياسية من الصين. |
Kemana bakmak için bir adam geldi. Eski olmadığını ve Avusturya malı olmadığını söyledi. Çin malıymış, fabrikada yapılmış. | Open Subtitles | لقد أترى رجل يبحث عن الكمان لقد قال بأنه ليس قديماً و ليس من أستراليا بل من الصين |
eğer yarın Çinden haber gelmezse benim olacaksın. | Open Subtitles | إذا لم نتلقى أخباراً جديده من الصين غداً ، سوف تصبحين ملكاً لى |